MALAGA

İspanya’nın bol palmiyeli, güneşli ve upuzun sahilli şehri Malaga’dayız. Endülüs gezisinin başlangıç ve bitiş şehri olarak biz Malaga’yı seçtik. Öğlen vardığımız şehri tam gezmeyi bitirmeden diğer Endülüs şehirlerine yol aldık ve son gün tekrar buraya dönerek Malaga’yı gezmeyi tamamladık. Havalimanından merkeze ilk geldiğimizde düşündüğüm şey: ‘burası İzmir’e benziyor!’ demek olmuştu. Endülüs yazıları sanırım -miş’li, -muş’lu yazılması daha doğru olacak; çünkü, gezinin üstünden neredeyse 2,5 sene geçti ve ben daha yeni yazabiliyorum 🙂 Neden mi? gezi sırasında 3 aylık hamileydim sonra da benim canavar ikizler ile maraton son sürat devam etti, sanırım doğru zaman, bu zaman 🙂 Hem hatırlamak bana da iyi gelecek, yeniden gezmiş gibi olurum belki (bkz: züğürt tesellisi). 

Malaga, diğer Endülüs şehirleri gibi asırlarca Arap-Müslüman etkisi altında kaldıktan sonra ispanyol-Hristiyan etkisine geçmiş. Avrupa şehirlerini gezmiş iseniz bu farkı bir hayli hissedeceksiniz. Özellikle mimari olarak. Finikeliler tarafından kurulan Malaga, ‘Akdeniz Güzeli’ olarak bilinmekteymiş. Açıkçası, bu bölgedeki gezdiğimiz diğer yerlere nazaran favorilerde sona ekledik diyebilirim ama küsmek darılmak yok, karnımda 2 bebe karış karış gezdim vallahi seni Malaga!

Malaga Katedrali’ne Doğru
Malaga Katedrali

Merkeze gelir gelmez harita edinip şehrin sokaklarına daldığınızda, hemen hemen tüm sokaklar sizi katedrale çıkaracaktır. Malaga Katedrali, 1528 yılında yapılmış ve Endülüs bölgesindeki camiden kiliseye çevrilen yapıların aksine, direk katedral olarak yapımına başlanmış. Aslında 2 kulesi olan katedralin, 1 kulesi yarım kalmış. Katedrale ‘Tek kollu kadın’ yakıştırması buradan geliyormuş. Kulenin yarım kalma nedeni ise İspanya hükümeti, o dönem de buraya harcayacağı ödeneği iç savaşa destek amacı ile Amerika’ya yollamış. 

Neyse koskoca hükümet elbet vardır bir bildikleri diyerek, biraz Malaga sokaklarının fotoğraflarını koyayım ki, gitmek isteyenlere fikir olsun 🙂

 

Katedralin çevresinde birçok kafe, retoran bulabilirsiniz.
Akşama doğru…
Arap kültürünün etkisi, çay evleri ve nargile kafeler…
Burası tesadüfen karşımıza çıktı, çevresinde kafeler var içerisinde de plak ve kitap satışı yapılıyor. Hatıra olsun diye birkaç plak almıştık.

Endülüs gezimizin ilk Durağı Malaga’da ilk gece İbis Otelde kalmıştık, gayet iyiydi, sabah ilk iş kiraladığımız arabamızı tren garının içinde yetkili ile buluşup teslim aldık ve Ronda’ya doğru yol aldık. Ama ben kesintisiz sanki sabah kalkıp şehri gezmeye devam etmişiz gibi anlatayım 🙂

Malaga’da katedrali ziyaret edip, Alcazaba Teatro Romano’yu yani kaleyi gezerek şehir manzarası seyreder, sahilde turlar ve liman kısmında bir yemek molası verebilirsiniz. Katedral ve old city denilen şehrin eski kısmını turladık sıra kale ve liman kısmında.

Liman şehri olduğu için gelişmiş bir şehir Malaga…
Kale içi…
İspanya’dayız, haliyle olmazsa olmaz arenalar… 

Endülüs, bunca gezdiğimiz bölgeler içinde değişik kültüre sahip nadir yerlerdendi; mevsim olarak da gayet uygun tarih seçmişiz aslında. Ekim ayında terlediğimiz ve bunaldığımız zamanlar oldu. Sakın yaz aylarına bırakmayın geziyi yoksa buharlaşabilirsiniz benden söylemesi 🙂 Mevsim idealdi fakat benim hamilelik, Okan’ın iş yorgunluğu derken bir miskinlik vardı üstümüzde. Acaba Asırlık Arap etkisi bizi çarptı mı diyorum 🙂 Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi enerjimiz çekilmiş sanki 🙂 Yine de hakkını verdiğimizi düşünüyorum. 

Konaklama için ibis hotel uygun, merkezi ve temizdi, yemek için de tapaslar ile doyarsınız emin olun, Akdeniz nimetlerinin tadını çıkarın 🙂

Şimdi önce Ronda’ya sonra da Setenil köyüne gidiyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir