CORDOBA

Arap medeniyetinin en üst seviyeye ulaştığı dönemde, Kordoba; camileri, sarayları, kütüphaneleri ve şehir planlamacılığı ile Avrupa’nın en önemli ve en kalabalık şehirlerinden biri imiş. Asırlar boyu Emevilere başkentlik yapan Cordoba, Endülüs’ün bilim merkezi sayılıyor imiş. 70 küsür kütüphane bulunan şehir, Aristo’yu batı dünyası ile tanıştıran İbni Rüşt’e ev sahipliği yapmış. Burada yetişen Müslüman ve Yahudi bilim adamlarının bilim ve kültür dünyasına katkısı çok olduğu tartışılmaz. Roma döneminden başlayan tarihi ve kültürel zenginliği, Endülüs dönemi boyunca artarak devam eden şehir, İspanya’nın en turistik şehirlerinden biri olmuş.

Sonbahar ya da İlbahar aylarında gitmenizi önereceğim bu mistik şehrin en önemli yapısı: Mezquita yani Kurtuba Cami. İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak tarihte yerini almış.

Çan Kulesi
Enfes Sütunlar

785 yılında Endülüs Emevi sultanı I.Abdurrahman tarafından yaptırılan caminin dış kısmı zarar görse de içi korunmuş. 1236 yılında katedrale çevrilmiş. En fazla sütuna sahip mabet özelliği taşıyor.

Kurtuba Camii – Kadetrali

Bu yapı, 800’den fazla mermer ve granitten yapılma kolonları, renkli kemerleri ve avludaki minare ile yer değiştirmiş kulesi ile görülmeye değer. Bahçesindeki turunç ağaçları ile de bol bol fotoğraf çekinmeyi ihmal etmeyin 🙂

Kurtuba Cami Bahçesi

Her Endülüs şehrinin olmaz ise olmazı nedir? Tabiki bir Alkazar 🙂 Ben hamileliğin ve Ekim ayı olmasına rağmen sıcaklığın etkisi ile kendimi banka atıp sarayı dışarıdan seyretsem de, Okan’ın çektiği fotoğraflar buyrun burada:

Alcazar de Los Reyes Cristianos

Endülüs’te saraylar harika, bahçeleri ayrı harika. Bu saray, XI.Alfanso için yapılmış, II.Fernando için genişletilmiş. Granada, Müslümanlardan geri alınmaya çalışılırken, Katoliklerin önde gelenleri bu sarayda kalmış. Şu an müze olarak kullanılıyormuş.

Şimdi gelelim bir şehirde en sevdiğim yerlere : sokaklar! Özellikle Cordoba, bu açıdan gözümü, gönlümü doyurdu. Mezquita (cami – katedral) etrafı tam bir görsel şölen sundu bize. Taşlık ve dar dolambaçlı renkli sokakları, başınızı eğerek girdiğiniz evlerin havuzlu-fıskiyeli avluları görülmeye değer. Bu Ortaçağ’dan kalma Yahudi mahallesinin her sokağına girmeli, keşfetmeli.

Bu sokaklardan biz defalarca geçmiş olabiliriz (benim zorumla:)), evlerin çoğu kafe ve hediyelik eşya dükkanları olarak kullanılıyor. Duvar süslemeleri, levhalar tam bir görsel şölen 🙂

Süslü ve beyaz duvarlar

Biz Cordoba’ya öğlen geldik, biraz dinlenip şehri keşfettikten sonra bir şeyler yemek üzere dolaşırken tarihi bölgenin dışına çıktığımızı fark ettik. Bir anda Endülüs büyüsü bozuldu sanki ve biz kendimizi İspanya’nın bir şehrinde bulduk kendimizi. Tapaslar ile idare ettik diyebilirim, nedense çok bir şey deneyemedim, hamileliğin etkisi olmuş olabilir 🙂

Yemek yediğimiz meydan
Tapaslar

Bir de Endülüs’te şu seramik levhalara bayıldım:

Şimdi sırada şehrin gece ışıl ışıl hali var, katedralin hemen arkasındaki Roma köprüsünden karşıya geçerek manzarayı seyretmenizi öneririm.

Roma Köprüsü

Biz burada eski yani tarihi bölgede yer alan bir hostelde, banyosu içinde olan çift kişilik bir odada kaldık. Avlusu harikaydı, dokusu bozulmamış çok hoş bir yerdi. Adı ‘The Dreamers & Co’, aklınızda bulunsun.

Eğer Endülüs turu düşünüyorsanız, Cordoba’ya 1 tam gün eh hadi koşturmaca da olsa yarım gün mutlaka ayırın. Katedrali ziyaret eder, ara sokakları bir iki turlar, köprüde fotoğraf çeker, Alcazar’da mola verirsiniz:)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir