ARİSTOKRAT VİYANA

Cenap Şehabettin ne demiş: “Viyana’da biraz Paris, biraz Beyoğlu rayihası vardır. Sonradan görme bir şehir olmayan Viyana sokakları adeta insana kollarını açar… Şehirde Habsburg Hanedanı kadar kıdemli bir asalet his solunur. Din ve sanat, savaş ve aşk, siyasi hadiseler ve fikir hareketleri burada beraberce yaşamıştır…” Biz de ucundan kıyısından Cenap Şehabettin ile aynı duyguları yaşamak daha doğrusu yaşayabilmek için Viyana’dayız !

‘Kasım’da Aşk Başkadır’ dedik ve Orta Avrupa turuna katıldık. Şaka bir yana Kasım benim en sevdiğim aylardan biridir, daha da evliliğimin yeni ayları ver elini Sonbahar ver elini romantizm dedim ve aklımda böyle bir rota oluştu. Uçak bileti, otel vs araştırayım derken bir baktım turlar daha ekonomik, hemen yazıldık. Biz Pronto Tur ile gelip sadece uçak bileti, aktarma ve otel hizmetinden yararlananlardanız. Yani sabah kahvaltımızı ettikten sonra sokağa bir fırladık gece yarısı döndük. Hiçbir extra tura katılmadık ki zaten bu kadar kısa sürede şehri bile ayrıntılı gezemezken, uzak bölgelere gitmek bence saçma. Size de bu tüyo olsun 😉 1,5 gün Viyana, 3 gün Prag ve 2 gün Budapeşte derken koşuşturmalı da olsa gözümüz gönlümüz açıldı 🙂

ilk durak: Viyana! İhtişamlı sarayları, geniş bahçeleri ve tarihi müzeleri ile tam bir aristokrasi şehri. Yüzyıllar boyunca Habsburg Hanedanı tarafından yönetildiğini gayet net belli ediyor. Bunun yanı sıra en lezzetli pastaların yapıldığı meşhur pastaneleri bile başlı başına gezilebilir. Ayrıca Mozart’ın vatanı olduğundan mıdır nedir sanat şehri olduğu da her halinden belli. Bu kadar kısa sürede hakkını vererek gezemedik ama şehrin genel bir izlenim vermesi açısından buyrun birlikte gezmeye başlayalım 🙂

Öğleden sonra vardığımız Viyana’da genel bir şehir turu atıp Belediye Binası’nın önünde kurulu Christmas Market’i görünce heyecanlanıyorum; çünkü; Noel Marketler en sevdiğim şeylerden biridir. Neyse ki burada 2 gece geçireceğimizden marketi akşam sosyalleşmeleri için kenara ayırıp Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser’ın tasarladığı şu meşhur Hundertwasser apartmanını görmeye gidiyoruz. Aşağıdaki bina aslında iki mimar tarafından inşa edilmiş, fakat, sanatçımız kötü bir bina görmek istemediğinden midir nedir hemen el atmış ve çok değişik bir yapı ortaya çıkmış. Apartmanın çatısında bitkilerle dolu teras, duvarlardan dalları fışkıran ağaçlar var. Apartmanın dış yüzeyi ve dairelerin tabanı dalgalı olarak yapılmış. Tasarımcı doğa ile yaşanılan yerin uyumuna oldukça vurgu yapmış. Rehberimizin de burada dar gelirli insanların yaşamakta olduğunu ve 1980’li yıllarda sosyal konut projeleri uygulanırken ‘geliri olmayan illa kötü görünümlü evlerde mi yaşamak zorunda?’ sorusuna cevap olarak tasarımcının böyle bir proje geliştirdiğini belirtiyor. Ne mutlu böyle yaratıcı insanlar var 🙂

renkli ev 1

Sıradaki durak Belvedere Sarayı! Saray aşağı ve yukarı olmak üzere 2 kısımdan oluşuyor ve şu an sergi olarak kullanılıyor. İçerisinde fotoğraf çekmek yasak. Viyana Kuşatmasındaki başarısından dolayı Prens Eugen Savoy için yapılmış. Bir diğer önemi ise Avusturya’nın 2. Dünya savaşından sonra özgürlüğüne kavuştuğu antlaşma (15 Mayıs 1955) burada imzalanmış. Kasım ayında bahçenin güzelliğini tadamasakta büyüklüğü ve görkemi ile yetiniyoruz. Bahar ve yaz aylarında giderseniz uzun uzun vakit geçirebilirsiniz.

IMG_6625

Hundertwasser Evi ve Belvedere Sarayı gezisinden sonra otelimize yerleşiyoruz. Yerleşmek derken bavulları odaya fırlatıp hemen dışarı fırlıyoruz 🙂 Otelden bir tane harita kapıp otobüsün içinde gördüğüm an hafızaya kaydettiğim Noel Pazarı’na (Christkindlmarkt) doğru yola çıkıyoruz. Pazar, Viyana Belediye Binası’nın (Wiener Rathaus) önünde kurulu olduğu için bulmak sorun değil. Yalnız koştur koştur yürümekten ne kadar önemli yapıların önünde geçmişiz yarın anlayacağız. Şimdilik sadece etrafı fotoğraflıyoruz 🙂

IMG_6651 IMG_6653

Şehre sempatik hava katan tramvayları, şık tiyatro binasını fotoğraflayarak ışıl ışıl Noel pazarına giriş yapıyoruz. Sıcak şaraplarımızı depozitolu bardaklarımızda içip sonra bardakları çantaya attıktan sonra (!) tek tek stantlara göz atıyoruz.

IMG_6665

Yeni yıla özgü çam ağaçları, türlü türlü yiyecekler, kalpli devasa kurabiyeler ve buraya özgü meşhur Mozart çikolataları arasında kendimi kaybettiğim doğrudur. Bu cıvıl cıvıl ortama birde belediye binasının bahçesindeki ağaçlara çeşitli süslerin ve ışıkların eklendiğini düşünün buradan ayrılmak istemeyebilirsiniz. Buraya dair fotoğrafları da yılbaşı konseptiyle süsleyip koydum hiç üşenmedim 🙂

yeniyıllllllllllll yılbaşı 2

Noel şahane, gezmek harikulade, Kasım ayı romantik ama Viyana soğuk arkadaş! Dönüş yolunda yorgunluğun verdiği halsizlikle daha da fazla üşüyerek otelimize atıyoruz kendimizi. Güzel bir uyku çekip yarın tam gün Viyana’ya adayacağız enerjimizi.

Günaydın! Yaş ortalaması 50 olan sevimli tur arkadaşlarımızla otelde kahvaltımızı edip kendilerine iyi günler diliyerek çıkıyoruz dışarı. Otelimiz Mariahilferstrasse’nin en ucuna yakın mesafede. Burası Avrupa’nın en uzun alışveriş caddelerinden biriymiş, en uzun derken 2,2 km uzunluğunda 🙂 O kadar çok mağaza, restorant vs var ki, nereye bakacağınızı şaşırabilirsiniz. Yılbaşı dolayısıyla da süslü püslü vitrinlere baka baka nasıl yürüdüğümüzü anlamıyoruz.

IMG_6706 IMG_6708

Yaklaşık yarım saat hadi bilemediniz 40 dakika süren zevkli bir yürüyüşle Maria Theresian Platz’a varıyoruz (Tabi mağazalara girip çıkmadan 🙂 ) Elde avuçta topu topu 1 gün olduğundan müzeleri es geçmek zorundayız. Müze derken böyle bizimkiler gibi yarım saat, 1 saat ayırabileceğiniz ufak çaplı yerler gelmesin aklınıza… Her biri en az yarım gününüzü ayırmanız gereken yerler. Dışarıdan fotoğraflarını çekiyorum ki ileride Okan’a ‘bak hiç hakkını vererek gezemedik, Viyana’ya tekrar gitmeliyiz’ diyebileyim 🙂

IMG_6712 IMG_6727

Maria Theresien Meydanı, müzeler bölgesinde yer alıyor. Maria Theresia’nın Viyana için önemi büyük. Habsburg Hanedanı’ndan olan Maria, yaklaşık 40 yıl Avusturya’yı yönetmiş (ilk ve tek imparatoriçe), hanedanlığa 16 çocuk doğurmuş ve halk ile iç içe yaşamış önemli bir devlet kadını. Viyana’yı Avrupa’nın sanat merkezi haline getirmiş. Aynı zamanda tüm çocuklarını önemli politik insanlarla evlendirerek siyasi açıdan da konumunu güçlendirmiş.

Müzeler bölgesinde yer alan meydanı turluyoruz. Yan yana dizilen üçgen çatılı stantları gördükçe ‘acaba 1 hafta daha mı geç gelseydik?’ diye düşündüm, sanki yılbaşı hazırlıkları Viyana’da yeni başlıyor gibiydi. En azından burada bir tane görüp tadını çıkardık, Prag ve Budapeşte’de pazarlar Aralık’ta kurulduğundan hiç denk gelemedik 🙁

maria

Aşağıdaki fotoğraflar da kışlık saray Hofburg İmparatorluk Sarayı’na ait. Saraylar bol olunca kışlık ve yazlık olarak ayrılıyor haliyle 🙂 Zaman kısıtı sebebiyle şehre biraz uzak olan Schonbrunn Sarayı’na gidemiyoruz ama bir daha gelmeye bahane lazım zaten 😉

Bu sarayın ise bir kısmı müze olarak kullanılmakta, hanedanlığa ait eşyalar sergileniyor. İmparatorluk Dairelerini, Sisi Müzesini ve Gümüş Koleksiyonunu gezebilirsiniz. Sarayın mimari, müzelerin de kültürel zenginlik açısından önemi büyük.

IMG_6729 IMG_6733

meydan heykeller

IMG_6812

Büyük saray demek, büyük ve güzel bahçe demek, yaz olsa çimlerde bir süre yayılıp dinlenilebilir. Biz de renklerin keyfini çıkarıp bol bol fotoğraf çekiyoruz.

IMG_6734 IMG_6743

Bu bahçe dün akşam gittiğimiz Noel pazarı alanına yani Belediye Binası’nın bulunduğu caddeye çıkıyor. Siyah renkli faytonları ve asil binaları fotoğraflayarak cadde boyunca ilerliyoruz. Orta Avrupa’nın en büyük sayılan ve başarı sıralamalarında hep üst sıralarda yer alan Viyana Üniversitesi de bu caddede yer alıyor.

IMG_6761 IMG_6764

Belediye binasını ve üniversiteyi geçtikten sonra, dünyada sayılı örneği olan Votiv Kilisesi’ni göreceksiniz. Viyana Üniversitesi’nin çok yakınında olan bu kilise Macar saldırısından sağ kurtulan İmparator Franz Joseph için şükür amaçlı yapılmış. Aslında imece usulü ile yapılmış desek yalan olmaz; çünkü, 300 bin vatandaş kilise inşaası için bağışta bulunmuş. Bahar ve yaz aylarında bahçesi ders çalışan, kitap okuyan öğrenciler ile dolup taşıyormuş.

IMG_6765

Şimdi de trafiğe kapalı, geniş bulvarlı, şık butik ve pastanelerin olduğu Graben caddesindeyiz. Sağı solu izleye izleye Aziz Stephan Katedrali’ne doğru ilerliyoruz. Bu caddede Veba Anıtını göreceksiniz. 1679 yılında veba salgını yaşanmış. İmparator I. Leopold da salgının bitmesi dileğiyle bir veba anıtı adamış.

katedrale dogru

Graben caddesinden Viyana’nın kalbi sayılan Stephansplatz Meydanı’na dolayısıyla da Aziz Stephan Katedrali’ne geliyoruz. Gotik tarzdaki katedralin renkli çiniler ile kaplı çatısı, kuleleri ve mimari özellikleri mutlaka incelenmeli. 1365 yılında inşa edilen katedral, Avusturya Dükü IV. Rudolf tarafından yaptırılmış. Osmanlı saldırılarını, Nazi bombalarını ve şehir yangınlarını atlatmış olan kilise görkemiyle insanı etkiliyor. Kilisenin içini gezdikten sonra çıkın bir de kafelerden yayılan müzik eşliğinde etrafını turlayın. Hemen sağ tarafta faytonların sıralandığını göreceksiniz, fiyatlar tahminimce yüksektir biner misiniz bilmem ama mutlaka kilise ile birlikte fotoğraflarını çekin. Tam kartpostallık bir görüntü sunuyor 🙂

IMG_6777IMG_6779

IMG_6794

Sabahtan beri geziyoruz yorulduk haliyle, artık bir şeyler yeme (yaşasın!) ve dinlenme zamanı. Gelmeden önce Viyana’nın tam bir pasta cenneti olduğunu öğrenmiştim. Hatta idam edilen rahmetli Fransız Kraliçe Maria’nın ‘ekmek bulamazlarsa pasta yesinler’ cümlesinin gayet masum olduğunu buraya gelince anlayacaksınız. Pasta o kadar bol ki kadın ne bilsin 🙂

Notlarıma şöyle bir baktığımda: Hotel Sacher’de Sacher Torte; Demel’de ApfelStrudel tatlısı ve akşam yemeği için de Figlmüller’de şinitzel yemeyi listeye eklemişim 🙂 Bu pastanelerden birini ararken Demel karşımıza çıktı ve biz de çılgınca bu pastaneye daldık 🙂 Demel Kohlmarkt caddesinde Hofburg sarayı civarında bulunuyor, kraliyet pastacısı sayıldığından sarayın hemen yanı başında diyebiliriz.

Hotel Sacher’a belki gidemeyiz diye bir adet torte (hotel sacher ile zaten kavgalıymışlar bu tortenin patentini alacağız diye 🙂 ) bir adet de ApfelStrudel alıp kahveler eşliğinde bir güzel yiyoruz. Tek kelime ile harika ! Yalnız Demel’e şu an itibariyle pastane değil ufak çaplı pasta fabrikası diyebiliriz. 3 katlı tarihi bir binada siyah elbiseli, beyaz önlüklü, orta yaşlı bayanlar servis yapıyor. Daha enteresanı cam bölme ile ayrılan imalathane diyebileceğimiz yer de hamurlar açılıyor, pastalar süsleniyor, soslar hazırlanıyor… Ve siz bunu izleyebiliyorsunuz 🙂

IMG_6795

demel

Karnımız tok sırtımız pek yola koyuluyoruz yine. Geniş caddeleri, güzel sokakları geride bırakarak, elimizde harita, gitmekle gitmemek arasında kaldığımız Riesenrad (Dönme Dolap)’a doğru yola koyuluyoruz.

IMG_6816 IMG_6818 IMG_6819

Birkaç kişiye haritada işaret edip ‘buraya nasıl gideriz?’ şeklindeki sorularımıza tam cevap alamadığımızdan tek ulaşım aracı ayaklarımız oluyor 🙂 Bu sefer gerçekten yorulup zaman zaman geri mi dönsek diye düşünmüyor değiliz. Bu yürüyüşün aşağıdaki parkı keşfetmek gibi güzelliği oldu 🙂 Burada biraz oturup dinleniyoruz ve ördekleri seyrediyoruz.

göllü park

Parkı geride bırakarak nehrin kenarında graffitileri seyrede seyrede sonunda dönme dolabın yer aldığı Prater bölgesine ulaşıyoruz. Eskiden avlanma alanı olan bu bölge 1700’li yıllarda halkın dinlenebileceği park haline getirilmiş. Sonra da Lunapark için adımlar atılmış. 1896 yılında yaptırılan, şehrin sembollerinden biri sayılan dönme dolabı fotoğraflıyor ama binmiyoruz. Neden mi? Çünkü cimriliğim tuttu ve kendi çapımda ücretleri protesto ettim 🙂 Siz beni örnek almayın ve özellikle akşam saatlerinde dönme dolaba binin derim.

IMG_6840

Neyse ki geldiğimiz yolu yürüyerek geri dönmek zorunda değiliz, metro var. Metroya atlayıp otele gidip 1-2 saat dinleniyoruz. Öğleden sonra pastaları tattık şimdi sırada şinitzel var 🙂

İnternette ‘Figlmüller’de şinitzel yemediyseniz, Viyana’ya geldim demeyin’ gibi cümleler okuduktan sonra, madem müzedir, saraydır gezemedik bari yeme içme konusunda şehrin hakkını verelim diyoruz ve 4 kuşaktır şehrin restorant zinciri olan Figlmüller’i buluyoruz. Toplam 3 restorantı var. Seçin birini gidin 🙂 Tabağa sığmayan, incecik şinitzeli görünce şaşırıyorum ama lezzetiyle hemencicik toparlanıyorum, bir de yanına şinitzel kadar meşhur tatlı elma salatasından alın eh bir de beyaz şarap sipariş edin, sizden keyiflisi yok artık 🙂 Yalnız biraz pahalı gelebilir, 40 euroya yakın bir hesap ödediğimizi belirteyim de adisyon gelince kulaklarımı çınlatmayın 🙂 Viyana’dan döndükten sonra Vedat Milör’ün bu restorant ile ilgili yazını okumuştum, belki siz de gitmeden önce bir göz atmak istersiniz. (http://www.vedatmilor.com/dunyaya-yayilmis-bir-tat-schnitzel/)

IMG_6849IMG_6848

1,5 günlük mini Viyana turumuzu özetlemeye çalıştım, yine de fena gezmemişiz değil mi? Tarihi, müzeleri, sarayları, kiliseleri ve tabi ki pastaları ( 🙂 ) ile tam bir aristokrasi şehri. Daha uzun süre gelip hem tarihin hem lezzetin tadını çıkarın ama mutlaka ‘No Kangaroos in Austria’ amblemli bir şey satın alın 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir