HEİDELBERG

Almanya’nın en romantik kenti olarak bilinen (Wege der Romantik) Heidelberg’deyiz ve sadece yarım günümüz var! Olmazsa olmazları görüp en azından az çok bilgimiz olsun diye listemize eklemiştik rotamızı oluştururken Heidelberg’i. Alsas Bölgesi’ne gelmişken, Strasbourg’dan 1saat 20 dakika uzaklıkta bulunan bu küçük şehre de uğramadan evimize dönmeyelim dedik işte 🙂

Gelmeden Heidelberg üzerine çok araştırma yapmıştım, Almanya’nın en romantik şehri olduğu ve en köklü üniversitesine sahip olduğu (Heidelberg Üniversitesi) hemen hemen her yerde karşıma çıkan ilk bilgiler oldu. Açıkçası o kadar fazla bir kalabalık vardı ki; şehir romantik mi değil mi farkına varamadım! Üniversite şehri olduğunu ise her yerde göreceğiniz genç nüfustan anlayabilirsiniz.

Bed & Breakfast tarzı otelimizi bulup yerleştikten sonra (otel fiyatları gerçekten çok pahalı, haberiniz olsun) şehrin en meşhur caddesi Hauptstrasse’yi kendiliğimizden bulduk. Kendiliğimizden derken, aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz kalabalığa karışır karışmaz  doğru caddede olduğumuzdan emin olduk 🙂 Bu cadde oldukça uzun bir cadde, bizdeki İstiklal Caddesi’ni andırıyor. 1,5 km uzunluğundaki bu cadde Avrupa’nın yayalar için ayrılmış en uzun caddesiymiş efendim, ben Wikipedia’nın yalancısıyım 🙂 Cadde boyunca adım atacak yer yoktu, sadece cadde değil; caddenin etrafına sıralanmış kafe ve restoranlarda tıklım tıkıştı. Belki de haftasonu olduğu için böyledir 🙂

Bu çılgın kalabalığı hem Cumartesi olmasına hem de Noel zamanı olmasına bağladıktan sonra salına salına Neckar Nehri’ne doğru ilerledik. Siz de diyeceksiniz şimdi amma vurguladın kalabalık diye, eeee misafir misafiri istemezmiş, ev sahibi hiçbirini istemezmiş. Benimki o hesap işte 🙂

Hauptstrasse’nin sonuna doğru geldiğinizde sağ tarafta (Haus Zum Ritter) Hotel Ritter’i göreceksiniz. Bu otel şehrin en eski yapılarından biriymiş. Magnetlerde filan da kullanılıyor, şehrin simgelerinden yani 🙂 Otel eski şehrin tam ortasında yer alıyor, hemen karşısında gotik tarzı bir kilise ve etrafına sıralanmış hediyelik eşyacıları bulacaksınız. Biz Aralık ayında şehre geldiğimizden bol bol Christmas Market gezdik 🙂

Ben tabi hemen Christmas Marketlere yönelmek istedim ama hava kararmaya başlamadan gezebildiğimiz kadar gezelim, gece buralarda takılırız diye koca sözü dinledim 🙂

Şehir gerçekten küçücük ve görülecek yerler birbirine çok yakın. Gotik kiliseyi geride bırakıp sola döner dönmez Neckar Nehri’ne ve eski köprüye (Carl-Theodor Brücke) ulaştık. Köprüde kaleye doğru bol bol fotoğraf çektirip kaleye doğru tırmanmak üzere tekrar kalabalığa karıştık. Size tavsiyem (ben döndükten sonra öğrendim 🙁 ) köprünün taaa en ucuna gidip fotoğraflarınızı oradan çekmeniz. Biz tanık olamadık ama harika bir manzara olduğunu duydum. Yine de çok romantizm yaşayamadım, yaşayamadıkça da ‘en romantik şehir nasıl olur yahu’ diye sızlandım, bu aramızda kalsın 😉

Yine eski şehirde yer alan, köprüden fotoğrafladığımız kaleye de tırmanalım dedik ve çok da zor olmayan bir patikadan hevesli hevesli ilerledik (aklım hala christmas marketlerde:)).

Kalenin bir kısmını gezdikten sonra hava baktık ki kararıyor, geri dönelim dedik. Hem gezimizin son şehri olduğu için, hem de 5 günün verdiği yorgunlukla beraber hiç ummadığımız kalabalık galiba bizi yordu. Tamam hadi kuvvetli tabanlarız ama insanız canım nihayet, gelmeyin üstümüze 🙂 Enerjik bir gününüzde iseniz, kaleye geldiğiniz zaman daha da yukarı tırmanarak şehri tepeden seyredebilirsiniz.

Siz Heidelberg’e gelirseniz eğer ve de hava güneşli ise aşağıdaki manzaranın tadını çıkarın emi… Gerçekten şehir tarihi dokusunu korumuş ve ne şanslı ki diğer birçok Alman şehrinin aksine 2. Dünya Savaşı’nda hasar görmemiş. Şehri gezerken de hissedeceksiniz -ne kadar romantik tartışılır ama – şehrin doğasını, kendine özgü dokusunu ve üniversite şehri oluşunu sevdik biz.

Strasbourg & Alsas tarafında Noel coşkusu evlerin, sokakların, dükkanların süsünden püsünden oldukça anlaşılıyordu ama akşam saat 20:00 dediniz mi tüm Noel Marketler kapanmış, caddeler tenhalaşmıştı. Almanya’da durum başka sanırım; çünkü, Freiburg’da da burada da saatler ilerledikçe kalabalık artıyordu. Biz de hevesle tarçınlı, portakallı sıcak şaraplarımızı içip insanları izledik uzun uzun 🙂

Bir tek Hauptstrasse’de değil, caddenin sağında solunda birçok alana kurulmuş marketleri tek tek dolaştık.

Artık acıkmıştık ve yemek için restoran bakmaya başladık ama gel gelelim her yer doluydu ya da rezerve edilmişti. Biz de kendimizi Hard Rock kafeye attık ve Fransa’dan sonra cazip gelen fiyatlarla bir kaç bir şey söyleyerek hem karnımızı doyurduk hem dinlendik. Tabii ki Heidelberg birası eşliğinde 🙂

Rotamıza Heidelberg’i eklerken çok heyecanlı ve hevesliydim ama açıkçası şehirden çok çok etkilendim diyemem. Frankfurt, Stuttgart, Mannheim civarında iseniz Heidelberg’i görmeden geçmeyin, mesafeler çok yakın. Bizim yarım günümüz olduğundan şehirde genel bir tur attık ama sizler birçok müzesini ve botanik bahçesini ziyaret edebilir; filozoflar yolunda yürüyüşe çıkarsınız. Hem ben etkilenmemiş olabilirim ama bakarsınız içinizden benden daha romantik biri çıkar kapışırız 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir