KONYA

Selam dostlar, ‘koskoca Konya, 180 sene Anadolu Selçuklu Devleti’ne ev sahipliği yapmış, bir Toptaş çiftini mi ağırlayamayacak?’ dedik ve tartışmasız şehrin en kalabalık olduğu ay da kendimizi Konya’da bulduk. Kalabalık olmasının sebebi; Şeb-i Aruz törenleri yani Hz. Mevlana’yı anma törenlerinin 10-17 Aralık tarihleri arasında yapılması… Bu tarihlerin önemi ise şu: Mevlana’nın ölüm gecesi Aralık’ın ortasına denk gelmesi ve Mevlana’nın bunu Rabb’ine yani sevgiliye kavuşma gecesi – düğün gecesi – olarak adlandırmış olması… Her yıl bu tarihler arasında semazen gösterileri düzenlenmekte, çeşitli şehirlerden Konya’ya akın akın ziyaretçi gelmekte, biz dahil 🙂

Ben de bu törenleri çoook merak ettiğimden birkaç ay öncesinden tören biletlerimizi almış ve planımızı yapmıştık. İyiki çok önceden yerimizi ayırtmışız; çünkü, gittiğimiz haftasonu hiç boş yer kalmamıştı. Ortalama bir otelde kalmamıza rağmen fiyatlar da gayet yüksekti.

Otelimize sabah varır varmaz eşyalarımızı odaya bıraktık ve dışarı çıktık. Gezmeye Alaeddin Tepesinden başladık. Şansımıza şehrin en gösterişli camiisi tadilattaydı biz de bahçesinde tur attık. Alaeddin Camii, Selçuklulardan günümüze kalan en eski camii sayılıyor (1221 yılında tamamlandığını düşünürsek!). Bu camii için dümdüz sayılabilecek Konya’nın, her yerinden görülebilen tek eser diye bahsetsek yanlış olmaz sanırım.

Konya özellikle dini duyguları yüksek insanların kat ve kat huzurla dolacağı, gezmekten zevk alacağı bir şehir. Neden dini duygular diyorum; çünkü, şehirde adım başı camii, medrese ve türbe bulunuyor. Birçoğu Selçuklular zamanından günümüze kadar taşınmış.

Alaeddin Camiisi’ni kalabalığı yarıp ziyaret ettikten sonra camiinin bahçesinde tur atıp diğer önemli yapıları görmek üzere yola koyulduk. Sırada Aziziye Camii var 😉

Gelelim Aziziye Camii’nin önemine… Mevlana Müzesi ve Hükümet Konağı arasında yer alan bu camii ağır süslemeleri ve değişik minareleri ile ‘Türk Baroku’ stilinin örneği kabul ediliyormuş efendim, benden demesi. Sonra ‘vay efendim niye söylemedin, çok inceleyemedik’ filan demek yok 🙂

Bir kere dedik, Konya camiiler ve medreseler şehri! Her köşesinde tarihi çok eskilere dayanan camiiler ve medreseler bulacaksınız. Sahip Ata Camiisi, İnce Minareli Medrese, Şerafeddin Camii ve İplikçi Camii bunlardan yalnızca Alaeddin  Tepesinden dönerken karşımıza çıkanlar… Bunların içinden özellikle İnce Minareli Medrese’ye, sırf kapısını görmeniz için gitmenizi öneririm. Öyle görkemli ve süslü bir kapısı var ki eminim ‘vay be’ diyeceksiniz!

Alaeddin Tepesi’nden, Mevlana Müzesi’ne doğru giderken camiileri arkamızda bıraktık ve şöyle sağa sola bakınalım derken aşağıdaki tarihi çarşıya denk geldik. Kuyumculardan oluşan bu çarşı çok şirin olmakla beraber pek ilgimizi çekti denilemez. Hatırı kalmasın diye birkaç vitrin baktım ama cık vallahi ilgimi çekmedi 🙂

Evvet şimdi asıl Konya’nın kalbinde, Mevlana Müzesindeyiz! Yok böyle bir kalabalık… O kadar kalabalıktı ki ‘Şeb-i Aruz’da gelmek pek de iyi bir fikir değilmiş’ dedirtti bize. Müzeyi uzaktan uzaktan usulca gezmek beni daha cezbetti denilebilir.

Mevlana ile oğlunun kabirlerinin bulunduğu Mevlana Türbesi, hemen yanındaki müze ve alanın biraz dışında ki Selimiye Camii ile kalabalığa rağmen yine de görülmeli tabi. Türbenin 1200’lü yıllarda inşa edildiği biliniyor. Biz türbenin içine izdihamdan giremedik açıkçası; feci bir sıra vardı. Küçük çocuklar gibi türbenin camına burnumu dayayarak içeriye göz attım 🙂

Mevlana’nın babası zamanın meşhur alimlerindenmiş. Moğol saldırısından kaçarken Alaeddin Keykubat’ın davetiyle Konya’ya gelip yerleşmişler. Burada Şems-i Tebrizi ile karşılaşan Mevlana, ‘ilahi aşkın’ basamaklarından tek tek tırmanmış. Orijinali Farsça olan Mesnevi’yi tüm insanlığa miras olarak bırakan Mevlana’nın yaşadığı dönemde şöyle bir gezinmek isterseniz eğer Mevlana Müzesi harika bir fırsat! Yalnız kalabalık diyeceğim, ‘ehhh yeter ama’ diyeceksiniz, korkuyorum 🙂 Hani dergah odalarının fotoğraflarını pek çekemedik de ondan diyorum, neyse siz müzeyi rahat rahat gezip inceleyin, anlaşalım 😉

Aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz yer de İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi. Mevlana Müzesi’ne 5 dakika uzaklıkta bulunuyor. Konya’ya gelirseniz mutlaka ziyaret etmelisiniz. İçerisine çok da anlamlı bir müze yapılmış üstelik ücretsiz gezebiliyorsunuz. Küçük oyuncaklarla Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi sırayla sahnelenmiş. Özellikle küçük çocuğunuz varsa tarihimizi anlatmak için çok başarılı bir müze olmuş. Anıtkabir’deki anlatıma çok benzer.

Gelelim Şeb-i Aruz törenlerine… Benim için hayal kırıklığıydı açıkçası, önyargı oluşturmak istemem ama organizasyon bir kere berbattı. İnternette araştırırken yuvarlak salon seçeneği gözümüze daha hoş geldiğinden sırf o salonda izleyelim diye öğle saatine almıştık biletimizi, hiç haber verilmeden spor salonuna taşınmış gösteri. Bir kere bu tam bir saygısızlıktı, bizler gibi bir sürü insan diğer salonun kapısından döndü. Hiçbir bilgilendirme yapılmamıştı. Hadi dedik ne fark eder, ha orası ha burası, yürüdük gittik spor salonuna. Gittiğimizde gözümüze inanamadık, o izdihamı görmenizi isterdim. 10 kapılı spor salonunun sadece 1 kapısı açıktı ve o da kapının tek kanatı kapalı, binlerce insan diğer kanada tıklım tıkış yığılmış birbirini iteleyerek içeriye geçmeye çalışıyordu! (Sıra düzeninin Türk toplumunda işlemediğinin bir kanıtı!)

Zar zor kemiklerimiz birbirimize yapışarak içeri girdik, bu sefer de internetten aldığınız bilet geçersiz denmez mi? İşte o zaman Tom ve Jerry çizgi filminde; Jerry, Tom’un kuyruğuna basar ve zavallı Tom’un kulaklarından alev çıkardı ya işte öyle oldum! Dedim tarihe bakın 2015, o kadar yol gelmişim, 10 kapılı yerde yarım kapı açarak zaten saygısızlık yapmışsınız, çözün bu işi… Neyse sağolsun ilgilendiler (sanırım onlar da saçmalığın farkındalar yeterince alttan aldılar). Bir tek ‘size şimdi ön sahneden yer vereceğiz’ diyince tekrar dellendim, dedim ‘arkadaşım ben merdivende de oturur izlerim, bu kadar büyük organizasyon yapıyorsun, bir bileti düzgün satamıyorsun, avutmaya ihtiyacım yok’ dedim çıktım. Not: vallahi şirret değilim, sadece haksızlık ve saygısızlık yapılınca deliriyorum.

Törene gelirsek eğer 14:00’de ki tören 15:00’te başladı, izdihamla itiş kakış giren insanların uyukladıklarını görünce şevkim kırılmadı değil. Flaşlı fotoğraf çekmeyin dendi, tahmin edersiniz ki Türk milletine kural, uyarı filan işlemez. Herhalde durum böyle olunca törenin enerjisini yakalayamadım 🙁  Aslında törenin özü, verdiği mesaj çok ama çok anlamlı, semazenlerin her bir hareketinin ayrı bir anlamı var. Umarım bizim yaşadığımız aksilikleri yaşamaz ve keyifli bir tören geçirirsiniz.

Törenden çıktıktan sonra moralimiz yerine gelsin diye kendimizi Vedat Milor’un sayfasından öğrendiğim Bolu Lokantası’na attık. Ufacık bir dükkan, maximum müşteri, güler yüzlü garsonlar ve harika lezzet… Masamızı 2 hanım ile paylaşarak usul usul etli pidelerimizi yedik. Saat 18:00 gibi de hamur bittiği için arkamızdan gelen müşterileri almadılar. Biraz ayakta sıra bekleyebilirsiniz ama inanın değer 🙂

Yemekten sonra Meram tarafına gidelim çay, kahve içip sohbet edelim dedik. Hava inanılmaz soğuktu, fotoğraf çekemedik o derece 🙂 Bir an aklıma Konya’da bir duvara ‘Winter is coming, gel de Konya’yı gör’ yazısı geldi, adamlar haklı beyler dağılın 🙂 Meram tıklım tıkıştı vallahi, genç nüfus buralarda takılıyor belli. Yazın daha canlı ve hareketli oluyormuş.

Sabah programımız benim bayıldığım ve takdir ettiğim ‘Tropikal Kelebek Müzesi’ ile başladı. Türkiye’de tek örneği Konya’da olan bu müzeden, bir de Fransa’da bulunuyormuş. Müzede ki görevlilerin ‘Konyalılar gereksiz buluyor ama dışarıdan gelenler çok beğeniyor’ cümlesi ‘Ya Sübhanallah’ dedirtse de (şair burada gereksiz bulanlara sesleniyor) bence çok yaratıcı bir müze olmuş. Mutlaka uğrayın!

Alanın içerisi kelebeklerin yaşayabileceği ısıya göre ayarlanmış, müze zaten botanik bahçe gibi oluşturulmuş, bir de kuş sesleri verilmiş; kendinizi farklı bir atmosferde buluveriyorsunuz.

Bu kelebek bahçesinde evresini tamamlayan tırtıllar müzede görevli biyologlar tarafından kontrol edilip bu alana salınıyormuş. Sistematik ve profesyonel bir takip söz konusu 😉 Hem de biyolog arkadaşlar için hizmet sahası yaratılmış, bu da ayrı güzel bir olay 🙂

Bu botanik bahçenin bir kısmı da kelebekler ve böcekler müzesine ayrılmış. Çocuklar için hem çizgi film gösterisi var hem de sabit bilgisayarlardan merak ettikleri böceklerin özelliklerini öğrenebiliyorlar. Tüm kelebek türlerini müzede görebilirsiniz.

Çıkışta da kendinize kelebek temalı sabun, magnet ya da tablo alabilirsiniz, hatıra olur. Bir de lavabosuna uğrayın seramikler bile kelebek temalı 🙂

Müzeden sonra son gezilecek yerimiz Sille’ye doğru hareket ettik. 15 dakika sonra bu tarihi yerdeydik.

Eski bir Rum beldesi olan Sille’nin, dokusunu korunmasında Sit alanı ilan edilmesinin faydası olsa gerek. Küçücük bir yer Sille, eski evler kafelere çevrilmiş, ara sokaklardaki evler pansiyonlara dönüştürülmeye başlanmış yavaş yavaş. Kahvaltıya gelen misafir çok var mesela.

Sille’nin ortasından uzun bir havuz geçiyor, evler de sağlı sollu dizilmiş, en tepedeki evler yıkılmak üzere, belki Sille’nin popülerliği arttıkça yenilenme işlemleri de giderek artar.

Sille’de Aya Eleni Kilisesi’ni gezebilirsiniz. MS 371 yılında yapılmış, restore işlemleri de yeni tamamlanmış.

Sille’de ki en mistik görüntü ise geniş bir alana yayılı mezar taşlarıydı bence…Kilisenin yan tarafında, çok eski dillerde yazılı, tarihe tanıklık eden bir mezar var. Mezarın yanından ilerleyerek biraz tepede bulunan Zaman Müzesi’ni ziyaret ettik. Müze çıkışı Sille’yi az daha izledik ve yola koyulduk.

Sille sonrası hemen eve dönmek yerine tekrar Konya’ya, Tiritçi Mithat’a geldik. Aklınızda olsun saat 16:00’ya kalmadan et biter bitmez dükkanı kapatıyor burası. Biz de bir merak bir merak koştur koştur yerimizi kaptık. Lokantanın içerisinde yer olmadığından soğuk moğuk demedik dışarı bir güzel yemeğimizi yedik. Adettir yanında da havuç suyunuzu için 😉

Yedik, içtik, gezdik, gördük, beğendik, sevdik, sinir olduk, eleştirdik vs. ama sonunda merak ettiğimiz Konya’yı görülecek yerler listemizden sildik. Darısı başınıza olsun, bol lezzetli olsun 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir