NOEL’İN BAŞKENTİ STRASBOURG

Ho Ho Ho! Mutlu Yıllar! Ben bu satırları yazarken yılbaşına daha 4 gün var, lakin öyle güzel yerler gezdik, öyle güzel yeni yıl çoşkusu yaşadık ki biz şimdiden 2016’ya girdik. Sizleri de gördüklerimize ortak edelim diye büyük bir hevesle oturdum bilgisayar başına. Gezi planımızdan bahsettikten sonra hemencicik sokak sokak gezmeye başlayacağız, az sabır ama aaaa 🙂

Noel ruhunun doğduğu bölge olan Colmar’ı sitelerden keşfetmiş ve anında heveslenmiş ve gezilecek yerler listeme eklemiştim, Okan ile internette yaptığımız araştırmalar sonucu Colmar’ın Alsace diye harika köylerden oluşan bir bölgede bulunduğunu, Strasbourg’a çok yakın olduğunu fark ettik. Okan’da ki ‘gitmişken bir sürü yer görelim’ düşüncesi sonucunda Basel, Heidelberg ve Freiburg’u da rotaya ekledikten sonra vize işlemleri, uçak biletleri ve araba kiralama derken bir baktık ki Fransa’dayız! Basel-Mulhouse-Freiburg havalimanına inip Fransa tarafından (Mulhouse tarafından) giriş yaptık ve arabamızı alıp havalimanına yaklaşık 1 saat uzaklıkta olan Strasbourg’a doğru yola çıktık. 1,5 gün Strasbourg, 1 tam gün Colmar ve Alsas Bölgesi, yarımşar gün Basel ve Freiburg ve ucundan Heidelberg olarak gezimizi planladık. Şehirler küçücük ve birbirine çok yakın olduğundan gayet verimli şekilde gezdik. Sizler daha uzun süreli seçim yapabilirsiniz tabi 😉

Biletlere 2 kişi gidiş dönüş 600 TL verdik, Noel zamanı olmasına rağmen çok ekonomik oldu; fakat, oteller aşırı pahalıydı, ya çok önceden yer ayırtın ya da araba kiralarsanız  şehre azıcık uzak ama arabayla gidebileceğiniz bölgelerde otel seçimi yapın derim. Biz Holtzeim diye bir köyde, Strasbourg’a 15 dakika uzaklıkta bir otelde kaldık. Hem Strasbourg’u hem de Colmar ve Alsas köylerini gezerken kolaylık olsun istedik, tamam ya tamam en ucuz otellerden biriydi ama konumu da iyiydi şimdi hakkını yemeyeyim 🙂

Teknik bilgileri de çabucak verdikten sonra ‘Noel’in Başkenti Strasbourg’a hoşgeldiniz diyeyim veeeeee başlayalım gezmeye 🙂

Öğleden sonra 3 gibi otele vardık ve eşyalarımızı odaya bıraktıktan sonra koşturduk şehre, gözümüzün iliştiği bir yere arabayı park ettikten sonra şehri keşfetmeye koyulduk (aman beyaz çizgilere park edin ve ne olur olmaz park fişinizi alın, her park yerinde otomat gibi aletler var, kaç saat park edecekseniz ona göre otomata para atın ve fişi alıp arabanızın camına koyun) Çok şanslıymışız ki ‘Le Petit France’ denilen bölgenin yakınına arabayı park etmişiz. Başlangıç noktamız burası oldu.

Avrupa’nın başkenti sayılan Strasbourg, Alsas bölgesinin başlangıcı ve aynı zaman da Alsas’ın en büyük şehri olarak kabul ediliyor. 1988 yılında UNESCO tarafından ‘Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış. İtiraf etmek gerekirse Colmar ve köyleri gezmek için daha hevesliydim ama Strasbourg çok çok hoşuma gitti. Paris gibi değil, sanki daha yerel bir havası var aynı zaman da Almanya ile dipdibe olduklarından sıkı bir kültür alışverişi var, elitliğinin yanı sıra, kendine özgü evleriyle sevimliliği de var, eh daha ne olsun 🙂

Şehirde bizi ilk Ponts Couverts (Kapalı Köprü) karşıladı. 13.yy’da savunma amaçlı yapılan köprülerin en güzel fotoğraflarını tam karşısında yer alan Vauban barajından çekebilirsiniz. Kulelerin içine girilmiyor ama köprüde bol bol fotoğraf çekmenizi öneririm.

Ponts Couverts’den artık Le Petit France’a doğru ilerlemeye başladık. Eskiden müzisyenler yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz ağacında dallarına oturup enstrümanlarını çalarlarmış, belki bir efsanedir ama efsanelerin bazıları çok tatlı oluyor 🙂 Ağacın hemen dibinde nehre uzanan merdivenler var, yaz aylarında burada oturup kitap okumak, sohbet etmek çok güzeldir eminim.

Nehri takip edip ara sokaklara girdiğimizde de şu meşhur ‘Le Petit France’ diye tanımladıkları bölgeye giriş yapmış olduk. Noel zamanının güzelliği ile pencereler, kapılar süslenmişti ve her yer ışıl ışıldı… Üçgen çatılı, 2-3 katlı evler beni mest etti. ‘Küçük Fransa’ olarak tanımlanan bu bölge, şehrin en eski yerleşim yeri iken şu an en popüler turistik semtlerinden biri. Binalar çok güzel korunmuş, sokaklarda gezerken kendinizi bir film stüdyosunda gibi hissedebilirsiniz (Hiç film stüdyosu görmedim bu arada, hayalgücü işte :)) Evlerin çoğu restoran ve kafe olarak hizmet veriyor, herhangi birinde soluklanıp yemek yiyebilirsiniz.

Artık havanın kararmaya başlamasıyla birlikte Strasbourg’un ışıltısına tanık olma vakti geldi. Noel’in başkenti diye boşuna denmediğini sokakların, evlerin, restoranların ışıltısından; her meydanda karşınıza çıkan Noel pazarlarından anlayacaksınız.

İlk sıcak şarap molasını Gutenberg Meydanı’ndaki pazarda verdik. Matbaanın kurucusu sayılan Johannes Gutenberg’in heykelini burada göreceksiniz.

Bir ara şu meşhur tekne turunu yapıp öyle mi gezmeye devam etsek dedik ama tekne turunu gündüz gözüyle yapalım diyerek, şehrin ışıltısına doymaya devam ettik. Tekne turu Rohan Sarayı’nın önünden kalkıyor. Rezervasyon yaptırmanızda yarar var. 10:00’da bineriz dediğimiz tekne turuna, yer olmadığından 12:30 gibi binebildik, aklınızda olsun. İki kişi, 1 saatlik tekne turuna 25 Euro ödedik. Gitmişken mutlaka tura katılın derim.

Şehrin ışıltılı sokaklarına geri dönersek eğer yeni yıl zamanı bu şehir kadar süslü başka bir yer görebilir miyim bilmiyorum. O kadar güzel bir ortam var ki…

Her bir dükkan, mağaza, restoran, kafe özenle süslenmiş, bize de fotoğraflamak düştü. Seneye ben de evimi süsleyeceğim o kadar heves ettim, siz düşünün yani 🙂

Bu Noel çoşkusunun ya da yılbaşının yabancılara özgü olduğunu savunup abarttığımı düşünenler olabilir ama bu tür görsel şölenin insanlara ayrı bir enerji kattığını ve pozitiflik getirdiğini düşünüyorum. En azından benim motivasyonumu çok arttırıyor. 1 yıllık vizem Kasım başında biteceğinden artık seneye bu çektiğimiz fotoğraflardan feyz alarak evimin odalarını süsler kendi kendimi motive ederim ben de! 🙂

Strasbourg’a geri gelirsek eğer ışıltısının yanı sıra sizi mest edeceğini düşündüğüm en önemli yapının 142 m uzunluğundaki ‘Notre Dame Katedrali’ olduğunu düşünüyorum. Victor Hugo bu yapıyı ‘dev ve narin’ olarak tanımlamış… Bakalım sizlerde nasıl bir his uyandıracak?

Yapımı yaklaşık 400 yıl sürmüş olan bu yapı Katolik Katedral olup Gotik mimarisinin en önemli örneklerinden biri sayılıyor. 1000. Yılını kutlayan katedral, Paris’te ki ‘Notre Dame’ katedralinden sonra Fransa’nın en fazla turist çeken 2. katedraliymiş.

Biz ara sokağın birinden çıkar çıkmaz karşımızda birden katedrali bulunca heybetinden gözlerimiz kamaştı, kapalı olduğu için ziyareti sabaha bıraktık. Katedralin etrafındaki bir başka ve en büyük Noel pazarında turladık. Hediyelik eşya satan dükkanları keşfettik. Bu bölge de bol bol leylek ile alakalı hediyelik eşya göreceksiniz; çünkü, leylek buranın sembolü sayılıyor 🙂

Katedralin hemen yanında şehrin en eski binası sayılan ve şu an şık bir restoran olarak hizmet veren ‘Kammerzell Evi’ni göreceksiniz.

Meydanları gezerken bir sonraki durağımız ‘Kleber Meydanı’ oldu. Bu meydanın en önemli özelliği, yaklaşık 30 metrelik doğal çam ağacının buraya getirilmesi ve süslenmesi…  Noel için süslenen tek ağaç oluyor kendisi 🙂 Biz de görmeye gittik, gayet güzel bir ortam vardı.

Noel pazarlarının yanı sıra kıyafet, çiçek ve sebze satılan açık pazar da vardı. Ağacın altında bir grup gitar çalıp şarkı söylüyordu, gençleri biraz dinledikten sonra geldiğimiz yerlerden geri dönerek arabamıza doğru yola koyulduk.

Aşağıdaki evi izleye izleye bir kahve içelim demiştik ama tam karşısındaki kafe kapanmıştı. Türkiye’de gece 00:00’a kadar açık kafelere alışmışız, buralarda restoranlar dışında her yerin 20:00-21:00 gibi kapandığını görünce şaşırmadım değil 🙂

‘Le Petit France’dan tekrar geçip bu sefer burada ki Noel pazarlarına son kez göz attık.

Dönüş yolunda gördük ki Strasbourg’da her sokak başı 2-3 kulübe de olsa Noel pazarı var. Mideye hizmet yanında görsel olarak da ayrı şölen sunuyor size 🙂

Tam arabamıza doğru giderken kulelerin gece fotoğrafını çekelim, etrafında turlayalım dedik. Gece görüntüsü de ayrı güzeldi sanki.

Sıcak şarap, atıştırmalık derken acıkmamıştık ama erkenden otele gitmeyelim bir yerlere oturalım diye düşünürken, kulelere çok yakın bir kafe bulduk. Kulelerin önündeki köprüden geçin ve sola dönün ‘Meteor’ diye bir kafe var, işte ona girin 🙂 Bir de bira ve patates söylerseniz bizden size 5 yıldız, 10 puan 🙂

Gece navigasyonumuzun şarjının bitmesiyle yolda azcık korku yaşamış olsak da ilk günümüz gayet verimli geçti darısı yarına dedik. (Tam kaybolduk derken bize yardımcı olan kebapçı -tabiki Türk- arkadaşımıza teşekkürlerimizi iletiyoruz) Otele sağ salim vardıktan sonra ertesi gün yapmamız gereken neler var diye plan yaptığımızda katedrali ziyaret etmek, tekne turu yapmak, bir de gündüz şehir turu yapmak vardı. Bunlara ek olarak Orangerie Parkı da ekledik listemize. Erkenden kalkıp yanımıza aldığımız yiyeceklerle burada kahvaltı ederiz diye düşündük.

Sabah erkenden geldiğimiz için kimseler yoktu, biz kahvaltımızı ettik ve birkaç tur attıktan sonra merkeze doğru yola koyulduk. Bu arada bu parkın Avrupa Konseyi’ne çok yakın olduğunu belirteyim. Çoğu konsolosluk binası da bu civarda.

Arabamızı dünki aynı yere bıraktıktan sonra dün akşama doğru geçtiğimiz yerlerden bir de gündüz gözüyle geçtik.

Bu sefer Petit France’dan değil de nehri takip ederek yürüdük. Gayet küçük bir şehir olduğu için haritaya filan ihtiyacımız kalmadı 🙂

Amacımız hızlıca tekne turunun yapıldığı yere varıp en erken tura katılmaktı ama rezervasyon yaptıranlar olduğu için öğlene ancak bilet bulabildik. Biz de tekne turuna kadar katedrali gezelim, meydanlarda turlayalım dedik.

Katedral gerçekten çok etkileyici, sonuna doğru Prag’dakine benzer Astronomik saat göreceksiniz ama saat bu sefer katedralin içinde yer alıyor.

Katedralin yanındaki Kammerzell evininin fotoğrafını gündüz gözüyle de çektikten sonra dün akşam ki süslü sokaklara daldık.

Akşam ki olduğu gibi bir şatafat yoktu, gündüz daha sakin bir şehir burası sanki. Gündüz dinlenip gece çoşuyormuş gibi bir havası var Strasbourg’un.

Sonunda beklenen saat geldi ve tekne turu için katedralin hemen arkasında ki uzun kuyrukta yerimizi aldık. Paris’te ki iğrenç saldırı sonrasına denk geldiğimiz için haklı olarak çantalarımız arandıktan sonra tekne de yerimizi aldık.  Zaten her yerde polis vardı ve sürekli çevrede dolaşıyorlardı.

Tekne dediğim yukarıdaki gibi bir araç, kulaklık dağıtılıyor ve çeşitli diller de gezi boyunca Strasbourg’u dinleyebiliyorsunuz ama Türkçe seçenek yok. Tur boyunca önünden geçtiğiniz binaları, köprüleri ve kiliselerin tarihinden bahsediliyor, dinlemeseniz bile şehri bir de nehir boyunca gezmek çok zevkli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidip geri dönülüyor. İsterseniz kısa 30 dakikalık da tur var ama 1 saatliği seçin derim 😉 Köprülerin altından geçerken de insanlara el sallamayı unutmayın 🙂

IMG_3832

Turun en ilginç kısmı Petit France bölgesine geldiğinizde bir 10 dakika suyun seviyesinin ayarlanmasını beklemeniz olacak. Diğer ilginç bir kısım ise yine bu bölgede tur aracı geldiğinde, bir köprünün aracın geçebilmesi için ikiye ayrılması olacak 🙂 Yaşayın ve görün 😉

Strasbourg’un tarihi dokusu, mimarisi, geniş meydanları ve güzel nehri ile çok farklı bir atmosferi var. Ben çok sevdim! Alsas bölgesine gelirseniz, bu bölgenin başkentine uğramadan dönmeyin derim. Hele ki Aralık ayındasınız ve bir yerlere gitme fikriniz var ise kesinlikle Strasbourg’a gidin derim. ‘Noel’in Başkenti’ ünvanını sonuna kadar hak ettiğini göreceksiniz.

Şimdiden hepimize mutlu yıllar diliyorum, bol gezmeli bir yıl olsun, öyle  çok seyahat edelim ki aşağıdaki noel baba gibi gezginlik yorgunluğu çöksün üzerimize 🙂

3 thoughts on “NOEL’İN BAŞKENTİ STRASBOURG

  1. Arzu says:

    Merhaba
    Yazınızın fotoğrafları maalesef açılmıyor. Noel için Strasburg ve Colmar a gitmeyi düşünüyoruz. Yazın gidenlerin fotoğrafları harika . Kışın giden olarak hangi mevsimi tavsiye edersiniz?

    • merhaba,
      fotoğrafları tekrar yükleyeceğim.
      Noel için gidecekseniz kesinlikle Aralık ayı olmalı.
      her yer festival kıvamında oluyor. Colmar’a Haziran ayında da gittim,
      kesinlikle Noel zamanında görülmeli.
      civar köyleri de gezmelisiniz (Alsas rotası olarak araştırabilirsiniz)

  2. hande says:

    Didem hnm merhaba,28 Aralık-1 Ocak arası 4 günlük seyahat planımız var Strasbourg ve Colmar için,gezi ve konaklamayı nasıl planlayalım sizce? (Stuttgart gidiş dönüş aldık biletimizi).Bir de o tarihlerde in cin top oynar mı bilemedim:(

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir