SANAT ŞEHRİ FLORANSA

‘Dante, Michelangelo ve Donatello gibi sanat dahilerinin elinde şekillenen Rönesans şehri hangisidir?’ diye sorsam ne cevap verirdiniz? Tabiki Floransa derdiniz! 3 asır boyunca sanat sever aile Medici’nin yönetimi altında sanatçılar, heykeltraşlar, ressamlar ve mimarlar desteklenmiş ve Floransa’ya yerleşmeleri sağlanmış. Bunun sonucunda bu şehirde dünyanın en önemli Rönesans eserleri yaratılmış. Medicilerin etkisi sona erdiğinde pek çok eserin yok edildiği ve Kasım 1966 sel taşkının bir çok esere zarar verdiği söylense de müzeleri, meydanları ve heykelleri gördüğünüz zaman ‘bu şehrin zarar görmüş hali mi?’ diye düşüneceksiniz.

Biz Bologna’dan öğle vakti çıktık yola 1,5 saat içerisinde kalacağımız yeri bulup hızlıca gezi programımızı yaptık. Aslında 2 gün buradayız ama 1 günü Cinque Terre ve Pisa’ya ayırdığımız için Floransa’da toplam yarım gündüz ve 2 tam gece vaktimiz var:) Bu yüzden yine görülecek yerlerin bazılarına önem verip bazılarını es geçmek zorunda kaldık. Başta belirtmekte yarar var: sanata yakından ilginiz var, müze gezmeyi çok seviyor hele bir de tarihe ilginiz varsa burada kesinlikle en az 2 gün kalmalı ve müze biletlerinizi önceden almalısınız!

Aldık elimize haritamızı, tabana kuvvet yola koyulduk, İtalya’nın birçok şehrine özgü olan tarihi yerlerin bir araya toplanmış olması durumu tabiki burada da var. Birçok tarihi yere ve yapıya yürüyerek ulaşmanız mümkün.

Merkeze geldiğimizde ara sokaklara rastgele gire çıka Floransa’nın kalbi sayılan Duomo ve Vaftizhane’nin önünde bulduk kendimizi. Duomo bugüne kadar gördüğüm en devasa yapı olabilir, o kadar büyük ki hiçbir şekilde tamamını fotoğraflayamıyorsunuz. Gerek mimarisi gerekse büyüklüğü hayran bırakıyor kendine. Yalnız turistten dolayı çok değişik bir kalabalık ve gürültü vardı ki insanın başı dönüyor 🙁

kxdfxg

Şehrin en eski (4.yy) ve en yüksek binalarından sayılan Duomo (Santa Maria del Fiore), Avrupa’nın 4. büyük kilisesiymiş. Tam bir mermer şaheseri olduğunu düşündüm, diğer İtalya şehirlerini gezme fırsatı bulursanız, çok farklı bir yapı olduğunu anlayacaksınız. Ayrıca birçok yerde Vaftizhane’nin ünlü bronz kapılarından bahsediliyordu, ama benim yakından görme imkanım olmadı; çünkü, restorasyon çalışmaları vardı. Önemi ise ilk Rönesans eserleri arasında sayılması 😉 Burada tek içimde kalan 85 m’lik Campanile’ye çıkamamak oldu, hem çok kalabalıktı sıra beklemek haylice zamanımızı alacaktı hem de Michelangelo Tepesi’nde gün batımını seyretmek için biraz hızlı davranmamız gerekiyordu. En başta demiştim bu şehre en az 2-3 gün ayırmak lazım diye, ondan es geçtiğimiz yerler için ayıplamak yok 🙂 Neyse dondurmalarımızla birlikte Duomo’yu ve çılgın turist kalabalığını bir güzel seyrettikten sonra Piazza della Signoria’ya doğru ilerledik. Yalnız ben bir tek Floransa’da gördüm başka yerlerde de vardır belki bilemiyorum şehrin ruhundan mıdır nedir yürüdüğünüz yollarda bile sanat icra ediyor insanlar, bakınız: aşağıdaki fotoğraflar 🙂

IMG_9598 IMG_9599

Piazza della Signoria eskilerde büyük çanın çalınmasıyla halka açık toplantılar için kullanılırken, şu an da biz turistlerin uğradığı en popüler meydan olma özelliği taşımakta. Palazzo Vecchio (bugünün belediye binası) önünde göreceğiniz Davud’un heykeli (orijinal heykel 1873’te Galleria dell’Accademia’ya taşınmış) ve heykelin hemen sağ tarafında kalan Roma Heykelleri ile mutlaka görülmesi gereken meydanlardan biri. Davud heykeli Michelangelo’nun zulüm karşısında kazanılan zaferin sembolü olarak yapılmış. Burada benim ‘vay be’ dediğim bir şey anlatacağım, otobüsle kalacağımız yere dönerken arkamızdaki Türk bir çifte yine otobüste denk gelen erasmuslu bir Türk arkadaş (gerçekten Türkler her yerde:) ) şu olayı anlattı: zamanında bir adam bu Davud heykelinin parmağını mı ne kırmış, bizde olsa tarihi esere zarardan hapse atarlar ya Floransa’da adamı hemen psikoloğa göndermişler, çünkü; ancak psikolojisi bozuk bir adam bu tür davranış sergiler denmiş. Türkiye’deki tarihi eserlerin, tarihi yerlerin durumunu görseler ağlarlar herhalde diye düşünmedim değil:) Buradan erasmuslu arkadaşa kulak misafirliğimize ev sahipliği yaptığı için teşekkür ediyoruz.

IMG_9615

Signoria’dan Ponte Vecchio’ya doğru yol alırken Uffizi’ye ve önündeki devasa uzun kuyruğa çaresizce bakıp hızlıca yol aldık. ‘Ertesi akşam ne olur bilinmez’ diyerek şu eşsiz Floransa manzarasını gün batarken seyretmek derdine düşmüştüm:) Bu arada Uffizi İtalya’nın en büyük sanat galerisi, paha biçilmez koleksiyonları burada görebilirsiniz ama galeriyi hakkını vererek gezmek gerektiğinden ve önceden internetten bilet de almadığımız için sıra beklemek vakit kaybettirecekti, bu yüzden biz müzeyi ziyaret edemedik.

Ponte Vecchio ise 1345 yılında inşa edilen şehrin en eski köprüsüymüş. İlk başlarda köprünün üzerindeki dükkanlar demirciler, kasapçılar ve dericiler tarafından kullanılırken, çöplerin ve atıkların nehre atılması üzerine gürültü ve kötü kokular yüzünden şikayet edilmiş ve bu dükkanlar yüksek kiralarla mücevherci ve kuyumculara kiralanmış. 2. Dünya savaşı’nda yıkılmaktan kurtulan tek köprü olan Ponte Vecchio’da, Arno nehrinin manzarasını seyredebilir, antika dükkanları ile kuyumcuları gezebilir ve ünlü kuyumcu Benvenuto Cellini’nin büstünü görebilirsiniz. Şu İtalya gezisinde bir yeşil panjurlu çiçekli pencereler  bir de köprülerin ilgimi çektiği doğrudur:)

IMG_9622 IMG_9626

Ve şimdi sıra güneşi batırmaya geldi:) Koşar adımlarla Michelangelo Tepesi’ne ilerlerken hemen köprünün dibindeki bir yerden dilim pizzalarımızı paket ettirip şu Floransa’ya özgü Spritz’den aldık 2 şişe. Tepeye çıkarken harita filan kullanmanıza gerek yok kalabalığı takip edin yeter. Gerek tur otobüslerinin gerekse biz gibi yaya turistlerin akşam vakitlerinde uğradıkları yer burası oluyormuş. Hatta Duomo kulesinin bile bu kadar güzel manzara sunamayacağı iddia ediliyor. 1860 yılında inşa edilen bu alan gerçekten çok güzel bir panoramik manzara sunuyor. Biz de bu manzaranın keyfini çıkardık, güneşin batışını seyrettik ve birkaç saat burada oturup Floransa’nın hem aydınlık halini hem de gece halini seyretmiş olduk.

IMG_9665 IMG_9675

Ertesi gün Cinque Terre ve Pisa’yı gezip akşam saatlerinde yine Floransa’ya döndük. Signoria Meydanı’nı tekrar gezip heykelleri yakından inceledik ve bol bol fotoğraf çektik. Ara sokaklara dalıp çıktık ve yediğim en lezzetli lazanyayı burada tatmış oldum.

IMG_9703 IMG_9705

IMG_9716

Signoria Meydanı’ndan sonra Repubblica Meydanı’na geldik. 19. yy’dan kalma bu meydan şehrin en eski ve en ünlü kafeleriyle çevrili. Meydanın etrafındaki dar sokaklara girip çıkarak son turlarımızı attık, bu dar sokakların özelliği ise Antik Roma kentinin mimarisini yansıtmasıymış. Bu arada bir sokak şovuna denk geldik ve yere bir güzel serilip şovu izledik. Bu da Floransa’da son gecenin bir tesellisi olmuş oldu, bir de Repubblica’nın simgesi atlı karıncanın önünde de fotoğraf çektirince geziyi tamamlamış olduk. Ben şahsen Floransa’nın hakkını verdiğimizi düşünmüyorum, galeri ve müzeleri uzun uzun gezmek gerekli ama kısıtlı zamanda mecburen ilgimizi biraz daha fazla çeken alanlara yöneldik. Hatta Floransa’yı çok merak edenler için söyleyebilirim ki Rönesansı araştırıp okuyup öğrenerek gidin ki şehri daha iyi anlayın. Çünkü Floransa için denilebilecek tek şey var o da  Rönesans ve sanat şehri olduğu gerçeği…

IMG_9732

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir