KAPADOKYA

Eğer siz de ’23 Nisan ya da 19 Mayıs gibi tatilleri birleştirelim bir yerlere gidelim’ diyenlerdenseniz,  gelin birlikte 3-4 günlüğüne  Kapadokya’ya gidelim! Vadilerde yürüyüş yapıp balona binelim, testi kebabının tadına bakıp çanak çömlek alalım, taştan oyma kiliseleri ziyaret edip bu mistik coğrafyanın tadını çıkaralım.

Kapadokya benim lise ve ortaokul gezilerinde koşuşturmalı bir şekilde günübirlik (!) ya da en fazla 2 gün gezdiğim, en popüler yerlerine otobüs eşliğinde götürülen, değişik şekiller ile dolu bir coğrafya olarak aklımdaydı hep. Ama şimdi tadını çıkara çıkara yürüyüp hemen hemen tüm bölgesini gezdikten sonra kesinlikle en az 3 gün ayrılması gereken bir bölge olduğunu düşünüyorum. Hiç gitmeyenler için ise şöyle bahsedeyim: yakın zamanda canlı fosil kalıntısı bulunmasıyla eskiden iç deniz olduğu düşünülen Kapadokya, Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lavların gerek yağmur suları gerek rüzgarın etkisiyle milyonlarca yıl boyunca harmanlanması ve ısınan-soğuyan kaya parçalarının şimdiki şekillerini almasıyla görsel bir zenginliğe kavuşmuş.

Dinsel açıdan ise çok tanrılı dinden Hristiyanlığa geçişin etkisini sık sık göreceksiniz, köle durumundaki halk Hristiyanlık resmi din ilan edilene kadar ibadetlerini sakli gizli kaya oyma kiliselerde gerçekleştirmişler. Vadilerde yürüyüş yaparken hiç ummadığınız yerlerde ki genel de yüksek kesim veya tepelerde kiliselere rastlayacaksınız. Hatta 9.yy’da Hristiyanlar arasında yaygınlaşan ‘Tasvir Yasağı’ bu bölgede hakim olmamış, bu kaya oyma kiliselerde figürlü tasvirler yapılmaya devam edilmiş.

Aşağıdaki fotoğraf Göreme’de kaldığımız otelin işletmecisi tarafından bize verilen, son derece işimize yarayan, evde meşhur gezi ajandama yazıp çizdiğimiz rotayı sollayan bir harita oluyor. Kapadokya gezisi planlıyorsanız, sizin de işinize yarayacağına eminim.

20150504_234430

Yukarıdaki haritayı referans alırsak eğer, ilk gün yeşil bölgeyi, ikinci gün mavi ve üçüncü gün kırmızı bölgeyi gezdik. Yalnız size bir uyarı: yanınıza spor ayakkabınızı ve rahat kıyafetlerinizi almayı unutmayın!

1.Gün – Güzelyurt / Ihlara Vadisi

Eskişehir’den inanılmaz bir kar yağışıyla Çarşamba akşamı yola koyulduk, ‘Neden baharda gitmediniz?’ diye sorarsanız tarih 23 Nisan 2015, daha yorum yapmayayım isterseniz 🙂 Öyle kabana, atkıya bakıp ‘Şubat ayında da Kapadokya’ya gitmişler’ demeyin yani 🙂 Yine de hiçbir şey moralimizi bozmamalı, sıkı sıkı giyinir, yürürken de ısınırız diye kendimizi avuttuk. Gece yarısı Güzelyurt’a vardık, sabahında kahvaltımızı edip kendimizi dışarı attık.

Güzelyurt ve çevresi mübadele zamanına kadar Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı bir köymüş, eski taş evleri, Manastır Vadisi ve oyma kiliseleri ile tipik bir Kapadokya ilçesi, arabanızla gelme şansınız var ise kesinlikle uğramadan dönmeyin.

IMG_1522

İlçenin manzara seyredilen tepesinde görünüşü yukarıdaki fotoğraftaki gibi, tepeye tırmanıp önce ilçenin manzarasını seyrettik. Bu alan Manastır Vadisi oluyor aslında. Bu vadi içinde 28 kilise, 2 tane yeraltı şehri ve birçok oyma kilise var. 5,5 km uzunluğunda olan Manastır Vadisi aslında tam bir yürüyüş parkuru sayılıyor. Müzekartınız var ise ücretsiz girebiliyorsunuz. Zaten Kapadokya’ya geliyorsanız müzekartınız mutlaka yanınızda  olsun derim.

Güzelyurt Kilise Camii (Aziz Gregorius Kilisesi)’de vadinin içinde yer alan, ilçenin simgesi haline gelmiş yapılardan biri. Erken Hristiyanlık döneminin en önemli eserlerinden biri sayılan cami yani eski kilise 385 yılında yapılmış ve 1924 yılında mübadele sonrası camiye dönüştürülmüş.

IMG_1509

IMG_1512

Camiyi ziyaret ettikten sonra ilk manzara fotoğrafımızı çektiğimiz tepeye tırmanmaya başladık. Tepeye tırmanırken sağlı sollu oyma kiliselerin içlerine girip çıktık. Hiç ummadığınız yerde freskleri ve işlemeleriyle oyma kaya kilise görmek çok ilginç oluyor, fakat; hiç korunmadığı ya da yetirince korunmadığını görmek çok üzücü. Çoğunun duvarları karalanmış ve çizilmiş, şu meşhur isim-tarih yazma hastalığımız berbat ne yazık ki..

IMG_1515

IMG_1520

IMG_1523

Vadiyi turlayıp dere tepe dümdüz tırmanıp kiliselere girip çıktıktan sorna artık bir diğer durak Kızıl Kilise’ye geçelim orayı da gördükten sonra Ihlara Vadisi’ne gidelim dedik. İlçenin de merkezini turladık. Aşağıdaki fotoğrafta ilçeden eskiden kalma bir ev, ne kadar güzel bir işlemeciliği varmış değil mi?

IMG_1529

Hacca giden Hristiyanların uğradığı ve ibadet ettikleri Kızıl Kilise, bu bölgenin en eski kiliselerinden biri sayılıyormuş. Dünya Anıtlar Fonu tarafından 2008 yılında ‘Dünya’nın En Fazla Tehlike Altında Bulunan 100 Tarihi Eseri Listesi’ içerisinde yer alan bu kilisenin restorasyon çalışmaları başlamış ama bir gelişme yok gibi. Bir de gidip kendiniz görün 😉 Zaten ben bu tehlike kısmını atlayıp ‘aaa ilk 100 tarihi eser içerisinde yer alıyormuş, koş koş’ diyip Okan’ı sürüklediğimden, kiliseye gelip durumu gördüğümüzde Okan ile pek göz göze gelmemeye çalıştığım doğrudur 🙂

IMG_1530

Güzelyurt’ta son olarak Yüksek Kilise’yi ziyaret ettik. Hava güzel olmuş olsaydı çok güzel fotoğraflar çekebilirdik ama o kadar soğuktu ki elimizi cebimizden çıkaramadık 🙁 İlçeye 3 km uzaklıktaki Yüksek Kilise Hasandağı, Ihlara Vadisi ve Manastır Vadisi üçgeninde oldukça yüksek bir yerde bulunuyor. Bu alana Analipsis Tepesi’de deniliyormuş. Manastır ve Kilise olarak 2 ayrı bölümden oluşan bu yapı yüksek bir kaya üstünde konumlanmış ve taş duvarlar ile örülmüş. Buraya kadar gelmişken mutlaka uğrayın ve güzel fotoğraflar çekin. Tabi bir de hava sıcak olsun!

IMG_1537

Güzelyurt’u geride bıraktıktan sonra ‘Kapadokya’nın İncisi’ sayılan Ihlara Vadisi’ne doğru yola koyulduk. 20-25 dakika sonra otoparka arabamızı bırakmış, atkılarımızı sarınmış (Allah’ım aylardan Nisan ya!) yürüyüş için hazırdık. Havanın soğuk olması hatta ve hatta tipi yağıyor olması beni nerdeyse vazgeçirecekti yürüyüşten ama neyse ki Okan ısrar etti de bu fırsatı kaçırmamış oldum.

Ihlara’dan Selime Beldesi’ne uzanan 14 km uzunluğundaki bu vadi volkanik Hasandağı’nın biçimlendirmesi sonucunda oluşmuş, Melendiz Çayı’nın vadinin tabanını oymasıyla da bir doğa harikası haline gelmiş. Doğa turizminin yanısıra 4.yy.’dan itibaren Manastır olarak kullanılan bu vadi, birçok kiliseye de ev sahipliği yapmakta. Buradaki birçok oyma kaya kiliselerde Hristiyanlıkla ilgili tasvirler göreceksiniz bunun sebebi Hristiyalığın yayıldığı dönem de çok az insanın Latince biliyor olmasından dolayı resimli anlatımın seçilmesiymiş.

IMG_1543

IMG_1549 IMG_1554

Eminim hava güneşliyken yürüyüş yapmak daha zevklidir, soğukta bile üzerimizde kabanlar eller cepte yürümek gayet keyif verdi, Ihlara tarafından giriş yapıp Belisırma’ya kadar yürüdük. Melendiz Çayı’nın yanına kurulan gözlemeci de mola verip birkaç kiliseye tırmandık, manzarayı seyrettik. Hava biraz açınca çekik gözlü, sevimli turist bacılarla yüzümüzü Güneş’e döndük hemen 🙂

IMG_1562 IMG_1564

Belisırma gişelerinden çıkıp çayın yanındaki lokantalara doğru ilerledik, hem biraz ısınmak hem de bir şeyler atıştırmak için rastgele bir yere oturduk. Aşağıdaki fotoğraftaki de lokantada çalışanlardan birinin oğlu, ‘Ne yiyorsunuz?’ diyip geldi oturdu yanımıza 🙂 Üçümüz bir güzel güveçte mantarlarımızı yedik, ısındık ve Okan’la tekrar geri dönüş yoluna koyulduk.

IMG_1570

Aşağıdaki kuşun fotoğrafını çekelim diye koştur koştur hayvancağızın peşinde koşmaktan geri dönüş yolu daha hızlı geçti 🙂 Çok başarılı olmasa da şükür amacımıza ulaşabildik 🙂

IMG_1572

Bir diğer fotoğraf da 23 Nisan’da yağan tipinin ispati, taktım Nisan sonunda kar yağmasına 🙂

IMG_1573Ihlara gişesinden müzekart yada biletleriniz ile giriş yaptıktan sonra vadiye ulaşmanın tek yolu aşağıdaki merdivenler. Yorgunluğun ve soğuğun tükettiği enerjiyle kim çıkacak bu kadar merdiveni diyeceksiniz ama ha gayret bakalım 🙂

IMG_1578Burayı da listeden sildikten sonra Göreme’ye doğru yola koyulduk. ilk gece Güzelyurt’ta diğer 3 gün ise Göreme’de kaldık. Gezilip görlecek yerler birbirine yakın olduğundan size en uygun gelen ilçe de kalabilirsiniz. Şimdi dinlenme vakti, yarın daha yoğun olacak 🙂

2. Gün – Göreme Açıkhava Müzesi / Ortahisar / Ürgüp / Mustafapaşa / Soğanlı 

Sabah sıkı bir kahvaltı ettikten sonraki ilk durağımız Göreme Açıkhava Müzesi oldu. Eğer Göreme’de iseniz müzeye yürüyerek gidebilirsiniz. Bizim plan azıcık yoğun olduğundan araba ile gittik. Göreme’ye giden yol çok zevkli bir yol, otoparkları saymazsak at çifliğini, çanak çömlek yapan atölyeleri ve bir de şu meşhur nazar boncuğu ile süslü ağaçları fotoğraflayarak yürüyebilirsiniz.

2Manastır eğitim sisteminin başladığı yer olarak bilinen Göreme Açıkhava Müzesi, 1985’ten bu yana UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Manastır hayatının ayrıntılarını çok net görebildiğiniz müzede oyma kaya kiliseleri, şapelleri, yemekhanesini, ve oturma alanlarını ziyaret edebilirsiniz. Sadece kiliseler değil, saydığım tüm mekanlar kaya içlerinde yer alıyor. Önceden müzekart aldıysanız şanslısınız; çünkü, bilet kuyruğunu beklemeden gezmeye başlayabilirsiniz.

3

IMG_1593

IMG_1584Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basileus Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise’yi ziyaret ettikten sonra, yemekhaneleri gezdik. Alanın tam ortasında grup fotoğrafı çekilecek bir yer yapmışlar, Japon turistlerin fotoğrafını çekip hemen ellerine makinemi tutuşturdum tabi 🙂 Çevreyi tekrar turlayarak artık Ortahisar’a doğru yola koyulduk.

Ortahisar, müzeye yaklaşık 6-7 dakika sürüyor, mesafe 4 km sayılır. Ürgüp’e geçeceğimiz için buraya uğrayıp hem kasabayı hem de kaleyi görmek istedik. Bu şirin kasaba, kalesinin yanısıra vadi yamaçlarında yer alan kaya depoları ile meşhurmuş. Bölgede yetiştirilen elma ve patatesler bu depolarda saklanıyormuş. Kale’nin ise belirli bir katına kadar tırmanabiliyorsunuz. Vaktiniz varsa kaleye çıkmanızı öneririm, kasabanın manzarasını seyrederek dinlenmek ayrı keyif 😉

IMG_1620Ortahisar’dan çıkıp bir 5 km daha gittikten sonra Ürgüp’e ulaştık. Çarşısı, şarap evleri, otele dönüştürülen konakları, lokantaları ve canlı müzik yapan kafeleri ile büyük bir ilçe olduğunu belli ediyor hemen. Şu meşhur Turasan Şarap depoları ve bir zamanların ünlü dizinin çekildiği Asmalı Konak da burada yer alıyor.

ddd

2 TL karşılığında konağı gezdik, dizinin popülerliğinden ayrı olarak mimarisi gerçekten çok güzel olan bir ev. Bir an burada yaşamak nasıl olur diye hayal ettim ama dediğim gibi sadece bir an 🙂 Bu arada konağın önündeki teyzeler de sürme çekmek için sizi bekliyor olacak, ‘Dicle Sürmesi’ hala rağbet görüyor sanırım 🙂 Turasan şaraplarının tadımlarının yapıldığı aynı zamanda satıldığı yer bu konağa çok yakın, şarap seviyorsanız uğrayıp bir tadına bakın derim.

Ürgüp’te çok güzel evler ve tarihi konaklar var. Ama giderek birer birer hepsi otele ya da pansiyona dönüştürülüyor sanırım, çünkü; ilçenin bir çok yerinde inşaat var. Osmanlı döneminden kalma evleri görebilirsiniz. Göreme’nin aksine yerel hayat burada kendini hissettiriyor. Göreme’nin aksine dedim, çünkü; Göreme’de her yer otel ve pansiyon olmuş, yerli halk evlerini teker teker satmış ya da kiralamış..

ürgüp

Ürgüp’te fotoğraflarımızı çekip yemek yedikten sonra Temenni Tepesi’ne çıktık. Burada bulunan türbeye bez filan bağlanıp dilek dilenmesi nedeniyle tepenin adı ‘Temenni’ olarak kalmış. İlçe manzarası seyredebilir, halka açık çaybahçesinin kapalı yerinde siyah beyaz Ürgüp fotoğraflarına bakabilirsiniz.

IMG_1687

Ürgüp’ten çıktıktan sonra Cemil, Taşkınpaşa ve Şahinefendi köylerini geride bırakarak ‘Soğanlı Vadisi’ne doğru ilerledik. Aşağıdaki fotoğraf da yoldan çekilen bir kare 🙂

IMG_1653

Soğanlı, 50’ye yakın kaya kilisesine ve mağaraya ev sahipliği yapan, tüfler üzerine kurulu olması sonucu peribacalarının oluşumunu görebileceğiniz aynı zamanda yürüyüş yapabileceğiniz eski bir köy. Bu 50’ye yakın kilisenin sadece 10 tanesini ziyaret edilbiliyormuş, diğerleri ise güvercinlik olarak kullanılmaktaymış.

Yağmur ve rüzgarın erozyonu tetiklemesi ve arazinin darlığı sebebiyle köy halkı göç etmiş ve evler boşaltılmış, şu an bir anlamda açık havamüzesi şeklinde kullanılıyor. Vadiye girdiğinizde yol sağ ve sola ayrılıyor. Sağa doğru yola devam ettiğinizde  bir çay bahçesi tadında çok güzel bir yer göreceksiniz isterseniz oturun dinlenin isterseniz buraya arabanızı park edip yürüyüşe başlayın. Aşağıdaki kocaman bebekleri de buranın misafirperver sahibi amcanın gelini yapmış 🙂

IMG_1662

IMG_1663 IMG_1664

Kubbeli, Karabaş, Saklı, Yılanlı ve Tahtalı Kiliseleri ziyaret edip bu sefer vadinin sol tarafına doğru yol aldık.  En çok Kubbeli Kilise hoşuma gitti, 2 katlı ve fresklerle dolu. Malesef çoğunun bizler yüzünden zarar görmesi dışında zamanla da tahribatı sözkonusu.

IMG_1666 IMG_1672

IMG_1675

Boşaltılmış köy evlerini de uzaktan görüntüledikten sonra, İstanbul’da erasmus öğrencisi olan 2 tane Alman otostopçu kızları da alıp Mustafapaşa’ya geldik. Başta Ürgüp’ gideceklerini söyleyen kızlar burayı görünce bizle geri dönmekten vazgeçtiler 🙂

Meslek yüksek okul derslerinin verildiği eski medrese, caminin kenarına sıralanmış hediyelik eşya satan standları, kiliseleri ve taş oymacılığının en güzel örneklerini sunan evleri ile mutlaka uğranması gereken kasabalardan biri. Çok güzel bir dokusu var. Kızların bizimle geri dönmediği kadar var yani 🙂 Tam merkezinde bir kilise ve 2-3 km uzaklıkta başka kiliselere de ev sahipliği yapıyor. Aşağıda da yine Asmalı Konak dizisine ait konağı göreceksiniz, şu an restorant olarak kullanılıyormuş.

IMG_1683

Bugünlük gezeceğimiz yerleri bitirdikten sonra günbatımı için yine yolumuzun üstünde bulunan Kızıl Vadi’ye yöneldik. Yalnız vadiye girerken araba başına para alıyor olmaları çok itici! Her ne kadar saçma bulsam da ‘geldik bir kere’ mantığını devreye soktuk. Güneş batımına kadar vadi içinde yürüyüş yapıp kahvelerimizi içtik. Gün batımına doğru oldukça kalabalıklaştı, yer minderlerine oturup manzara seyrettik, bir süre sonra fotoğraf bile çekmeyip manzaranın tadını çıkardık.

IMG_1689

Akşam saatlerinde Göreme’ye geri döndük, ertesi sabaha balona bineceğimizden Göreme’yi turlamayı bir sonraki akşama bıraktık. Hadi uçuşu yapacağımız tur şirketine uğrayıp paramızı ödeyelim derken, kendimizi Türk Gecesi eğlencesinde bulduk. Bana sorarsanız hiç gerek yok, Okan’a sorarsanız ‘gitmeliymişsiniz :)’, beni dinleyin derim, boşuna para vermeyin. Hadi oldu gitmeye karar verdiniz, eğlencenin yapılacağı yer uzak, taksiyle gidip gelmeniz lazım bir de ona para vermeyin, çünkü; tur şirketleri turistlerden aldığı taksi ücretiyle karşı duraktaki taksiciyi ayarlıyorlar ve sizi onlara ekleyiveriyorlar 😉

Yalnız Göreme’nin gece manzarası çok güzel, eğlenceye gideceğimiz Litvanyalı arkadaşlarımızı beklerken ancak aşağıdaki kareyi yakalayabildik.

IMG_1695

Türk Gecesi de turistler için daha eğlenceli tabiki, gece, sema göstesi, çeşitli yörelere ait halk oyunları, temsili bir kına gecesi ve düğün gösterisi ve en son dansöz eşliğinde devam ediyor. Yeme içme ödediğiniz ücrete dahil. Litvanyalı ve Arjantinli masa arkadaşlarımızla eğlenmedik değil 🙂

1

Yedik, içtik, eğlendik artık uyuma vakti. Sabah 4’te kalkacağız ve balona binmek üzere hazırlanacağız. Heyecan dorukta 🙂

 3. Gün – Güvercinlik Vadisi / Uçhisar / Avanos / Zelve

Her insanın kendince  ‘ölmeden önce yapması gerekenler listesi’ vardır ya benim de tekrar Kapadokya’ya gelip balona binmek listeye eklenmişti 🙂 Daha önceden geldiğimde sabahın erken saatlerinde balonları izlemiş ve çok özenmiştim. Bu sefer hazır eşcağızımda yanımda ‘bir daha gelir miyiz gelmez miyiz bilinmez, hadi binelim’ dedik. Yalnız biz sanıyoruz ki bir gün öncesinden gider parasını öder rezervasyon yaptırırız. Meğersem öyle bir dünya yokmuş artık. En az 3-4 gün önceden rezervasyon yaptırmak lazımmış, yoksa yer bulmak daha zor oluyormuş, özellikle de haftasonu sabahları. Biz de, Okan arkadaşına tatilden bahsederken, arkadaşın bir tanıdığının Göreme’de rehber olduğunu öğrendik ve onun aracılığıyla hem yer bulduk hem de daha ekonomik hale getirdik. Ekonomik diyorum çünkü balon ücretleri gerçekten pahalı, 150 euro diyeyim ve sizi meraktan kurtarayım. Bizim ne kadara bindiğimizi söylemeyeyim; çünkü, arkadaşı zor durumda bırakmak istemem 🙂

Genel olarak ücretlerin neden bu kadar yüksek olduğuna değinirsek eğer, pilot maaşları (2,250 euro), lisans ücretleri ve sivil havacılığa verilen meblağlar aslında ücretlerin bu kadar yüksek olmasını tetikliyor sanırım. Tabi bir de özellikle yabancı turistlerin artan talebi sebebiyle balon firmalarıyla pazarlık bile edemiyorsun. Acentadan görevlinin dediğine göre eskiden fiyat konusunda pazarlık edilirken, şimdilerde artık yer bulabilmek için dil dökülüyormuş 🙂

IMG_1752

Hangi firma ile anlaşırsanız anlaşın prosedür aynı: Sabah 4 civarı otelden alınıyorsunuz, hatta uyuyup kalanları odalarına gidip uyandırıyorlar 🙂 Balon firmasının ofisinde çayınızı içip pohaçanızı yedikten sonra araçlarla uçuş yapılacak bölgeye bırakılıyorsunuz. Tüm balonlar aynı alandan havalanıyor ve her balon 20 kişilik, bizim Türk usulü ‘ay şuraya sıkışıvereyim’ mantığı yok, çocuk bile olsa güvenlik sebebiyle fazladan 1 kişi bile alınmıyor.

Aşağıdaki fotoğrafta sarı montlu kişi, bizim balonun kaptanı oluyor. Sıcak havayla balonu şişirip doğrultmaya uğraşıyor şu an 🙂

IMG_1755

IMG_1758

Veeeeeeee havalanıyoruz! Yavaş yavaş yükseldiğimizden herhangi bir adrenalin artışı olmadı açıkçası. Güneşin de yükselmesiyle hem manzarayı hem de çeşitli renklerdeki balonları seyretmek ayrı bir keyif veriyor insana. Yalnız azıcık çakallık yapıp balonun kenar kısmını zapt edin ki rahat rahat fotoğrafınızı çekip manzaranın keyfini sürün 🙂 Hatta bir süre sonra fotoğraf makinenizi ya da cep telefonunu atın çantanıza ve etrafı seyredin.

IMG_1796 IMG_1793 IMG_1787

Balon keyfi 1 saat sürüyor. Aşağıda da araçlar sizi takip ediyor, indiğiniz yerde sizi karşılıyor ve tekrar otele bırakıyorlar. bir de olmazsa olmaz şampanya patlatma ve sertifika töreni var. Fransa’da ilk balon uçuşu sonrası pilot şampanya patlatmış ve bu gelenek haline gelmiş. Ben bizim Belçikalı pilotun yalancısıyım 🙂 Şampanyamızı içip sertifikamızı aldıktan sonra otelimize dönüp az daha uyuyalım diyoruz; çünkü, saat henüz 7 🙂

IMG_1821

Otelimiz Göreme’de Güvercinlik Vadisi’nin hemen yanında yer alıyordu. Vadi Göreme ve Uçhisar arasında yer alıyor. Sıkı bir kahvaltıdan sonra vadide yürüyerek Uçhisar’a kadar gidelim dedik. Kuş cıvıltıları, gezimizin ilk günüyle alakası olmayan harika bahar havası ve mis gibi çiçek kokusuyla Uçhisar’a doğru yürüyüşe başladık.

IMG_1827 IMG_1831

4 km uzunluğundaki vadiyi hakkını vererek arşınladık. Geri dönüş yolunda bir sürü kaplumbağa sevdik, yolumuzu kaybedip şelale bile keşfettik 🙂 Neyse ki bizim gibi yürüyüş yapan birkaç turistle karşılaşarak yolu doğrulttuk da geri dönebildik 🙂

Kapadokya’da bir çok yerde olduğu gibi bu vadide de eskiden kayaların oyma yuvalarında güvercin beslenir, sonra da bu güvercinlerin gübreleri bağ ve bahçelerde kullanılırmış. Şu an sadece yürüyüş amaçlı kullanılıyor ama tabela ya da yön gösteren uyarı levhaları koysalar iyi olacak. Eğer yolunuzu kaybederseniz ben gibi telaşa kapılmayın elbet birkaç turist göreceksiniz, az bekleyin 🙂

IMG_1851

Sırada benim en beğendiğim belde Uçhisar var. Dışarıdan eski püskü bir izlenim vermesine rağmen yerlilerin oturduğu kaya evleri, evlerin dokusu bozulmadan restore edilmiş şık otel ve pansiyonları ve çok güzel bir manzara sunan kalesiyle görülmeye değer. Korunma altında olduğunu hemen hemen her sokakta bir restorasyon çalışmasından anlayabilirsiniz. Kale ve kalenin eteğine kat kat konumlanan evler çok güzel gözüküyor.

IMG_1860

IMG_1869

Aşağıdaki fotoğraf da ‘öyle şık otel, butik otel neyim istemem, bir göz oda olsun benim olsun’ diyenlere gelsin 🙂 Peribacasını ev yapmış kullanıyor, bir de soba yakıp borusunu dışarı veriyor, imkan olsa evin içini gezmek isterdim doğrusu 🙂

IMG_1833

Uçhisar’da ki tüm derme çatma ya da restorasyonda olan evlere baktığımızda yerin altına doğru inen katları, bölümleri ve odaları var. Sanırım zamanında saklanmak için gizli bölmeler yapılmış. Şimdi bu bölmeler ahır olarak kullanılıyor herhalde. Çünkü, sokak aralarından geçerken bir kaç kez şu tür görüntülere rastlayıp üzüldük :

IMG_1834IMG_1836

Modernle eskiyi harmanlamış orijinal belde ortamı, turistik zenginliği ve enfes manzarasıyla Uçhisar kesinlikle göreceğiniz yerlerin başında gelmeli. Kapadokya’ya geldiğini anlayacaksınız 🙂

IMG_1850IMG_1857Uçhisar’da gezinin olmazsa olmazı nazar boncuklu ağaçta fotoğraf çektirip gönül rahatlığıyla tekrar vadiye dalıp Göreme’ye doğru tabana kuvvet yola koyulduk.

Listemizde görülecek bir tek Avanos ile Zelve Vadisi kaldığından öğle yemeğini Avanos’ta yiyelim, Kızılırmak kenarında gezelim, çanak çömleğimizi alıp Zelve’ye geçelim dedik. İki yer arasındaki mesafe çok yakın olduğundan kolaylık da oldu. Hatta peribacalarının en güzel fotoğrafının çekildiği ‘Paşabağları’da aynı rota üzerinde kalıyor. Bilginize 🙂

Avanos demek çömlek demek sanırım. Mağara gibi dükkanlara girip tünel şeklindeki iç içe geçmiş yerlerde birçok çanak çömlek çeşidi görebilirsiniz. Yanyana dizilmiş dükkanların birkaçına girdikten sonra elimde 2 koca çömlekle çıktım evet. Yalnız sürekli önünüze fırlayan, dükkanına çağıran, duymamazlıktan gelmenize rağmen arkanızdan seslenen esnafına karşı direnin derim. Biz arkamıza bakmadan kaçtık 🙂

avans

Kendimizi Kızılırmak’ın kenarına atıp Sallanan Köprü’de bir hayli sallandıktan sonra suyun kenarında kalabalığın arasına karışıyoruz. Kapadokya’nın o mistik ortamından sonra birden karşında Mcdonalds, Mado vs görmek birden şaşırttı bizi ama insan kalabalığının verdiği telaşla hemen adapte olduk 🙂 Bir iki tur attıktan sonra Göreme’den Avanos’a yola çıkmadan aradığımız meşhur testi kebapçı ‘Dürümcü Usta’yı bulduk. İş arkadaşım Avanoslu olduğundan istihbarat sağlamdı 🙂 Gitmeden 1 saat önce aradık ve testi kebap için haber verdik; çünkü, orijinal testi kebabın pişmesi yaklaşık 1 saati buluyormuş. Önceden hazırlanıp testilerin içine doldurulan sonra da 10 dakika ısıtılıp önünüze getirilen etlerden kaçının efenim 🙂 Kendimi Vedat Milör gibi hissettim öhöm öhöm 🙂

IMG_1883

Avanos’u gezdik, çanak çömlek aldık, Kızılırmak kenarında salındık, eh bir de kebabımızı yedik, sıra geldi Zelve’yi görmeye. 5 km uzaklıkta yer alan bu örenyeri uzun yıllar yerleşim yeri olarak kullanılmış, öyle ki 1950 yıllarına kadar kullanılmış. Ihlara vadisi gibi burası da Hristiyanlığın yayıldığı dönem de manastır ve kiliseleriyle gözde bir yermiş. Müzekartımız ile giriş yaptıktan sonra oyma kiliselere tırmanıp vadide yürüyüş yaptık.

zelve

Kapadokya’da görülecek son yerimizi de ziyaret ettikten sonra Göreme’ye geri döndük ve son akşamı burada geçirdik.

Bahar aylarında (kar yağmayan bir bahar ayı ama 🙂 ) kendinize 2-3 gün ayırın ve buraya gelin derim. Yürüyün, yürüyün ve yürüyün… Sabah kalkıp balonları seyredin, fotoğraf çekin ve farklı bir coğrafya keşfedin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

6 thoughts on “KAPADOKYA

  1. hilal doganulker says:

    Şu an hala balon için 150 euronun kişi başı olup olmadığı kısmındayım. :/ iyi ki gezmişşsin. 🙂

  2. Elçin says:

    Didem hanım Kapadokya gezimizde adeta sizinle birlikte gezdik 🙂 çok teşekkürler çok yardımcı oldu. Gezilerinizin devamını bekliyoruz. Eşiniz de siz de çok tatlısınız ☺️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir